30 Nisan 2011 Cumartesi

SİKKE

Define,definecilik,define işaretleri,define arama yolları,gizli defineleri arama,cinler büyü tılsım,define arama çubukları, ,gizemli defineleri çıkartma,define nasıl aranır hepsi burada.

Sikke (Arapçadan), belli bir ölçüye göre basılan madeni bir paradır ve ilkel çağlardan beri ticarette geçerli olan değiş-tokuş yöntemleri yerine daha kullanışlı bir değişim aracı olarak icad edilmiştir.

Tanım
Para, malların alımında ve satımında kullanılan değişim aracı biçiminde tanımlanabilir. Para, fiyatlar ile değerleri ifade eden bir araçtır. İnsanlar ve ülkeler arasında el değiştirerek ticari etkinliklerin yürütülmesini sağlar. Bununla birlikte temel bir zenginlik ölçüsüdür. Taşıma ve ölçme kolaylığı sağlamak gibi özellikleri bulunan paranın asıl önemi, biçiminden ve yapıldığı madenden çok mal ve hizmet alımında herkesin benimsediği bir ödeme aracı olmasıdır. Eskiden, aralarında deniz kabuğu, boncuk, taş ve sığırın da bulunduğu bazı değerli mallar para gibi kullanılıyordu. M.Ö. 8. yüzyılda Çin'de, para yerine çapa, tırmık gibi bazı tarım aletlerinin küçük modellerinin yapılıp kullanıldığı bilinmektedir.

Metal paraları inceleyen bilim dalına "nümizmatik" denir. Yunanca "nomisma" ve Latince "numisma" sözcüklerinden türetilmiştir. Osmanlıca'da bu kavram "ilm-i meskukat" ya da kısaca "meskukat" (Arapça 'sikke'den) olarak geçmektedir. İlk olarak Lidya'da bulunmuştur.
Sikkelerin Önemi
Eski metal paralar "sikke" biçiminde adlandırılırlar. Kazılarda, temel altında veya duvar harcı içinde bulunmuş herhangi bir sikke tabakayı kesin biçimde tesbit eder. Aynı zamanda devlet şeklini, bölgesini bildirir, hatta onların incelenmesinden sayısız tarihi olaylar ve gerçekler ortaya çıkar. Ortadan kalkmış şehirlerin isimlerini, kaybolmuş bir heykeli, yıkılmış bir binayı, o zaman var olan ancak bugün yetişmeyen bir bitkiyi, sikkelerdeki tasvirler sayesinde öğrenebiliriz.

Sikke, devletin resmi damgasıyla garantilenmiş, kullanımı kolay madeni bir alım aracıdır. Sikke, M.Ö. 7. yüzyılda Anadolu'da Lidyalılar tarafından icat edilmiştir. Altın ve gümüş karışımından meydana gelen elektrondan yapılmıştır. Bu doğal elektronu ilk kez altın ve gümüşe ayırarak sikke bastıran Krezüs'tür.

Sikkenin kâğıt paraya üstünlüğü madenindendir. Kağıt paranın maddesi değersizdir. Sikkenin hem yapım maddesi değerlidir, hem de daha kullanışlıdır. Bu nedenle daha çok tercih edilmiştir.

Sikkeler, yazılı belgeler ve arkeolojik bulgular ile birlikte incelendiğinde insanlara pek çok konuda bilgi verirler. Örneğin kentlerin ya da devletlerin zenginlik düzeylerine ışık tutarak ekonomi tarihine ışık tutarlar. Devletlerin hangi coğrafyada egemenlik kurdukları ya da ticari ilişkilerinin nereye kadar uzandığı yine bulunan sikkelerle anlaşılabilmektedir.

Sikkelerin ekonomik ve siyasi yaşama ilişkin bilgi vermenin yanısıra diğer bir yönleri de belgesel özellik taşımalarıdır. Sikkeler ve madalyonlar tarihsel kişilerin resimleri konusunda önemli kaynaklardır. Birçok tarihsel kişiliğin yüzleri bu sikkeler aracılığıyla bilinmektedir. Sikkelerde ayrıca devletle ilgili bilgiler, şehir adları, bina, heykel veya bitki tasvirleri bulunabilmaktadir ve bu yönüyle de önemlidirler.

Yapım Malzemesi

Eski çağlarda yapılan sikkelerde kullanılan başlıca metaller arasında altın, gümüş, bakır, altın ve gümüş karışımı olan elektron, tunç ve pirinç sayılabilir. Anadolu'da ilk metal paralar elektrondan yapılmıştır. Değerli metallerin para yapımında kullanılması 20. yüzyıla kadar sürmüş ancak kâğıt paranın yaygınlaşması ile yavaş yavaş terk edilmiştir. Günümüzdeki bozuk para ihtiyacı için yapılan metal paralarda nikel, bakır-nikel, tunç, alüminyum ve tunç-alümiyum gibi metal ve alşımlar kullanılmaktadır.
Paraların metalden yapılması, dayanıklılığının yanı sıra, metalin eritilip bir kalıba dökülerek biçimlendirilmesindeki kolaylıktan da geliyordu. Bu nedenle döküm, para basımının en önemli işlemlerinden biri olmuş, hatta pek çok yerde para yalnız döküm yoluyla üretilmiştir. Ancak içerisine daha değersiz metaller karıştırarak paranın değerinin düşürülebildiği, böyle bir paranın da ilk bakışta gerçek değerde olandan ayırt edilemediği anlaşılınca, bu durumu önlemek için farklı yöntemler denenmeye başlanmıştır.

M.Ö. 7. yüzyılda Batı Anadolu'da para, eriyik haldeki metalin düz bir yüzey üstüne dökülmesiyle yapılıyordu. Altları düz olan bu paraların üsleri metal eriyiğindeki yüzey gerilimi nedeniyle hafif yuvarlak oluyordu. Bunu düzeltmek için çekiç ya da tokmak gibi aletler kullanılıyordu. Bir süre sonra bu aletlerin üzerindeki girinti ve çıkıntıların paranın üstünde iz bıraktığı fark edilince, bunun düşük değerde para basımını engellemekte kullanılabileceği düşünüldü. Ardından paranın üstüne, değişim değerinin resmen onaylanması anlamına gelen yönetici ya da devlet işaretleri işlenmeye başlandı.

Eski çağlardan günümüze ulaşan para kalıplarının çoğu tunçtan yapılmıştır. Romalıların demir kalıplar da kullandığı bilinmektedir. Alt kalıbın içine yerleştirilen metalin üstüne, bir sapın ucundaki üst kalıp konulup çekiçle vurularak arada kalan madene hem ince pul biçimi verilir, hem de istenen işaretler işlenirdi. Vurmaya dayanan bu para basma yönteminde bir süre sonra metal eriyiği doğrudan alt kalıbın içine dökülmeye başlandı. Bu yöntemle, alt kalıp bozulmadan 10-20 bin para basılabileceği, çekiç darbelerinden direk olarak etkilenen üst kalıbın ise bunun yarısı kadar para basımına elvereceği bilinmektedir. Bir kalıpta bir kişinin çalıştığı küçük darphanelerde saatte 100 tane sikke yapılabileceği bilinmektedir.

Kalıplarda yapılan değişiklikler paraların biçiminin yanısıra üretim ekniklerini de etkiledi. Sasaniler döneminde İran'da 220'den sonra ince kalıp kullanıldı. Bu da hem daha ince paraların yapılmasına, hem de bunların üstündeki kabartmaların daha alçak tutulmasına yol açtı. Bizans aracılığı ile Avrupa ülkelerine geçen bu yöntem, Charlemegne'ın bastırdığı paralarda da kullanıldı. Bazı Frank ve Sakson krallıklarında da aynı paranın üstüne, her biri yalın işaretler taşıyan birkaç kalıpla baskı yapılır, böylece daha karmaşık bir kabartma elde edilirdi. Avrupa metal paralarında hem kabartma, hem de oymalar bulunurken, İslam ülkelerinin paralarında oyma daha ağır basmaktaydı.

Gümüş para yapımında, önce gümüş ince bir katman biçiminde dökülür, sonra da eriyik tam soğumadan çekiçle istenilen kalınlığa getirilirdi. Aşağı yukarı 10. yüzyılda gerçek para boyutlarından biraz daha büyük dörtgen parçalar hazırlanmaya, daire biçimindeki kalıbın içine yerleştirilip sıkıştırıldıktan sonra yanlardaki fazlalıklar kesilerek alınmaya başlandı. Metal para bastırmak karşılığında kullanılan "sikke kestirmek" deyimi buradan gelmektedir.

15. yüzyılda para basımının hızlanması, daha iyi kalıpların yapılmasına yol açtı. Bunlardan biri demir kalıptı. Kalıbın içine karbon konup fırına veriliyor, bu da onun çaliğe dönüşerek daha sertleşmesini sağlıyordu. Paraların kenarının kesilip değerlerinin düşürülmesi tehlikesine karşı da buraya çentikler yapmak, tırtıklar açmak ya da bir yazı kazımak gibi önlemler uygulanıyordu. Ayrıca kalıpları, çekiçle vurmak yerine vida ile sıkıştırarak üstlerindeki işaretlerin paraya geçmesini sağlayacak yöntemler de geliştirildi. Bu yöntem 16 yüzyılda İtalya ve İngiltere'de de kullanıldı. 16. yüzyılda Almanya'da döner kalıplar geliştirilmeye başlandı. Bunlar üstüne kabartma yapılacak metali kendi kendine içine alıp baskıdan sonra da dışarı çıkaran eğri yüzlü kalıplardı. Bu yöntemle para yapılacak metalin kalıplara küçük parçalar biçiminde tek tek yerleştirilmesi yerine, baskı yürüyen bir bant üstünde yapılarak üretim hızı artırılabiliyordu. Daha sonra baskıda çekiç yerine vida ile sıkıştırma yöntemi kullanıldı. Bu teknik 18. yüzyıla kadar kullanıldı.

19. yüzyılda geliştirilen buhar makinesi kısa sürede para yapımında kullanılmaya başlandı. Kalıplar için ise niteliği yükseltilmiş çelikten yararlanılmaya başlandı. Günümüzde kalıpların yapımı, paraların basımı gibi işlemler elektrikli makinelerle gerçekleştirilmekte, kullanılan metallerin özelliklerini ve niteliklerini belirlemek, basılan paraların denetimini yapmak için de bilgisayarlardan yararlanılmaktadır. Çeşitli eritme ve arıtma süreçlerinden geçirilen metaller dakikada yüz metal para basan makinelere gelmekte, basımdan sonra, artanlar ya da eskimiş paralar yeniden üretilmek üzere fırınlara gönderilmektedir. Bir kalıpla 200 binden fazla para basılabilmektedir.

İslam ülkelerinde dinar (altın) dirhem (gümüş) ve fels (bakır) olmak üzere üç tür metal para kullanıldı. Yüzyıllarca Roma, Bizans ve Sasani paralarının sürümde kaldığı Ortadoğu'da ilk İslam parası Halife Ömer döneminde (634-644), Sasani paraları üstüne İslama özgü bazı işaretlerin kazınması ile oluşturuldu. Emevi halifesi I. Muaviye, Sasani paralarına kendi kılıçlı tasvirini koydurttu. Halife Abdülmelik ise 693'te bir yüzünde kendi resminin bulunduğu ilk İslam dinarını bastırdı. Bu paranın öbür yüzünde kelime-i tevhid yazılıydı. 694'te Emevi eyaletlerinde gümüş İslam paraları basılmaya başladı. Emevi Dinarı, Bizans solidosuna eşit saf altın, dirhem de saf gümüştü. Metal paraların üzerine hükümdar ve halifelerin adlarının yazılmasını ilk kez Emeviler uyguladı. 9. yüzyılda İslam sikkelerinin biçimi temel kurallara bağlandı. Paranın üstüne egemenliği tanınan halifenin ve hükümdarın adı, sultanın ya da melikin kendisinin ve babasının adı, hükümdarlık unvan ve lakapları, kelime-i tevhid, paranın basıldığı kent ve basım yılı yazılmaya başlandı. Halifeden ve sultandan bağımsızlık izni alan küçük beyler de adlarını taşıyan sikke bastırmayı egemenliklerinin gereği sayıyorlardı. Örneğin parasındaki özel unvanları arasında "ed-devle" ile biten bir tamlamanın bulunması o hükümdarın bağımlılığını, "ed-dünya" sözünü içeren bir unvanın bulunması ise bağımsızlığını belli ediyordu. Bunun gibi "melik", "sultan", "emir" unvanlarının da siyasal anlamları vardı. Bu unvanları tamamlayan "el-kamil", "el-adil", "ebu'l-muzaffer", "ebu'l-feth", "el-gazi" gibi lakaplar da siyasal, dinsel ve askeri anlamlar taşıyordu. Karahanlılar, Samaniler ve Büyük Selçuklular'daki bu gelenek başka devletlere de yayıldı. Müslüman olmayan komşu devletlerle sürdürülen ticaret ilişkileri, insan tasvirli İslam sikkelerinin de çıkarılmasına yol açtı.

İlk Osmanlı gümüş parası akçenin 1326'da Orhan Gazi adına kesildiği kabul edilir. Ancak babası Osman Gazi döneminde basılmış bir akçe parçası da bulunmuştur. I. Beyazid gümüş ve bakır Osmanlı paraları için düzenlemeler getirdi. II. Mehmed dönemine kadar akçe ve pul denilen sikkelerle Venedik Dukası sürümdeydi. II. Mehmed 1447'de sultani olarak bilinen ilk Osmanlı altınını bastırdı. İlk tuğralı Osmanlı paraları III. Mehmed adına basıldı. 1625'te alınan "tashih-i sikke" kararından sonra kuruş, 1640'ta da para adı verilen metal paralar basıldı. 1687'de sikkelerin hepsine darphane damgası vurulması kararlaştırıldı. 18. yüzyılın başında Osmanlı piyasasında cedid, İslambol, şerifi gibi yerli altın paralardan başka yaldız, frengi, esedi, zolata, Abbasi, tümen gibi yabancı altın ve gümüş paralar da sürümdeydi. Yerli ve yabancı paraların pariteleri arasındaki fark altın ve gümüş kaçakçılığına yol açıyor, bu durum da ekonomiyi sarsıyordu.

18. yüzyılın ikinci yarısında "zer-i mahsub" serisi altın ikilik, üçlük, beşlik ve onluklar çıkartılırken, üstlerine "duribe fi Konstantiniye" yerine "duribe fi İslambol" ifadesi konuldu. 19. yüzyılda dünya piyasalarında altının giderek değer kazanması nedeniyle metal paraların paritelerinin sık sık yeniden belirlenmesi gerekti. II. Mahmud'un (1808-39) son yıllarında Osmanlı sikkelerinin basımı ve birimleri konusunda köklü yenilikler gerçekleştirildi. Abdülmecid 1840'ta çıkardığı bir fermanla bütün metal paraların yenilenmesini istedi. Darphanede sarkaç sistemine geçildi. 22 ayar, yüzlük serisi altın ve gümüş Mecidiyeler çıkarıldı. Bakır sikkeler de 5, 10, 20 ve 40 para olarak basıldı. Maliye Nezareti içinde kurulan Meskukat-ı Şahane İdaresi altın ve gümüş fiyatlarındaki değişmeleri de dikkate alarak Osmanlı Mecidiyesi'ne göre eski Osmanlı ve yabancı paraların kurlarını belirliyordu. Osmanlı Bankası'na banknot çıkarma yetkisinin verilmesinden (1863) sonra, 1881'de Meskukat-ı Osmaniye Kararnamesi yayınlandı. 26 Mart 1916'da çıkarılan Tevhid-i Meskukat Kanunu'yla Osmanlı metal paraları altın, gümüş ve nikel olarak belirlendi. Cumhuriyet'in ilk yıllarında Osmanlı metal paraları sürümde kaldı. 1924 ve 1925'te çıkarılan 411 ve 624 sayılı yasalarla altın ve gümüş para sistemine son verildi.Nümismatik sözcüğü; klasik çağ Yunancasında "nomos" (kanun) ve "nomisma" (gelenek, ölçü ve sikke) anlamına gelen sözcüklerden türetilmiştir ve sikke bilimi anlamına gelmektedir. Bu bilim dalı sikkenin her türü ve biçimiyle ilgilenir. Kendisine uğraşı alanı olarak nümismatiği seçen ve bilimsel yaklaşımlarla sikkeleri inceleyen kişilere de nümismat denir.

Sikkeler; ilk basılışlarından bu yana, yüzyıllar önce yaşamış toplumlar hakkında bilgiler veren ve tarihi konuşturan belge niteliğindeki nesnelerdir. Bu özellikleri nedeniyle bu nesnelerin incelenmesi bir bilim dalı olarak kabul görmüş ve nümismatik bilimi doğmuştur.

İlk kez 2600 yıl önce Batı Anadolu'da basılan sikkeler, birbirinden bağımsız olarak yalnızca birkaç toplumda; Anadolu'da, Hindistan'da ve Çin'de ortaya çıkmıştır. Bu nedenle sikke biliminde üç ayrı gelenekten ya da ekolden söz etmek mümkündür.

Yeryüzünün Anadolu-Akdeniz havzası ve Ortadoğu bölgelerini kapsayan bölümünde çeşitli zaman dilimlerini kapsayan sınıflandırmalar da yapılmaktadır. Örneğin sikkenin icadından Bizans Devletinin sonuna kadar basılan sikkeler "Antik Nümismatik" adı altında incelenirken, orta çağ İslam Devletleri ve Osmanlı İmparatorluğu dönemi sikkeleri "İslami Nümismatik" adı altında incelenir...

DEFİNE HARİTALARI HAKKINDA GENEL BİLGİ


Definecilik kültüründe, daha öncede gömülen definelerin daha sonraları gelip bulabilmek, yada nesillerine bu gömünün yerini bildirmek amacı ile deri, kemik, seramik ve kağıt gibi nesneler üzerine çizilen şifre düzeneğidir..Bu tür şifreleri çözmek için haritanın ait olduğu bölgeyi bulmak yeterli gelecektir.


Defineciliğin en büyük sorunlarından biri olan bilgisizliğin beraberinde getirdiği açıklardan yaralanmak isteyen art niyetli insanların definecilere sattıkları sahte haritalar, Definecilikte sorun haline gelmiştir. Sahte haritaların gerçeği ile ayırt edilmesi gerekir. Kaynağı belirsiz olan bu tür sahte haritaları satın almamak gerekir, itibar etmemek gerekir. Gerçek haritanın nasıl olduğunu aşağıda birkaç madde halinde sıralayalım. 

1- Define haritalarında belli bir ölçeklendirme yoktur

2- Kullanılan kağıt kalitesi bu gün kullandığımız kağıt kalitesinden değildir.

3- Kullanılan kalem bu gün kullandığımız kalemlerden farklı ve kalındır.

4- Bölgeyi bulduğunuzda bölgeye uyum sağlar.

Elinize geçen harita gerçek harita ise, bundan %100 emin iseniz haritanın dilini çözmek o kadar zor değildir .haritanın dilini çözmeniz için tarihi bilginiz çok önemlidir.

Elinizdeki harita bölgenize aitse bu haritayı çözmeniz daha da kolay olacaktır.

Harita çözmede önemli konular:

1- Tarihi bilgi dağarcığı yüksek olacak

2- Haritanın arazideki durumuna uygun yönde tutulması

3- Üzerinde kullanılan rakam,yazı ve lisanının bilinmesi

4- İz ve işaretlerin neler ifade ettiğinin bilinmesi

5- Haritanın hangi döneme ait olduğunun anlaşılması

Öncelikle şunu ifade edelim. Harita okumak başlı başına bir sanattır. Haritaları çözmek için bilgi ister,harita çözmek çok zor olman bir iş olup, uğraşanın biraz yetenekli ve becerikli olması yeterli gelecektir.

Haritalarda yer ve bölge isimleri önemlidir. Her değişen kültürlerde yer ve bölge isimleri de değişmiştir. Bilindiği gibi Cumhuriyet döneminde bir çok yerin ismi bölgenin ismi hatta bir çok köyün ismi değişmiştir. Bu tür durumla karşılaşılınca İDARİ kayıtlara yada bölgenin YAŞLI insanlarına müracaat edilmesi gerekir.

Cumhuriyet döneminde kentleşmenin hızlı olması yol yapımları bir çok nişaneleri yok etmiş olabilir. Önemli ikinci konuda; tabi afetlerin tahribatıdır. Bu itibarla bölge coğrafyası çok iyi bir şekilde izlenmesi gerekmektedir.

Toplanılan bilgiler, veriler bir araya getirilip yeniden değerlendirilmelidir. Eski dönemlere ait haritaları, tahribatlar nedeniyle okumak oldukça zor bir iştir. Sabır, bilgi, beceri ve araştırma gerektiren bir iştir.

DEFİNE HABERLERİ-ARKEOLOJİ HABERLERİ

AKÖREN KALINTILARI
                        1500 yıl korundu, 10 yılda yok edildi akoren
AA 21 Aralık 2005
 Adana'nın Aladağ İlçesi'ne bağlı Akören Beldesi'nde yan yana bulunan tarihi kiliseler ve kaya mezarlar, bütçe yetersizliği nedeniyle bekçinin işine son verilince, definecilerin talanına uğradı.
- Beldede çoğu hazine avcıları tarafından yağmalanan tarihi eserlerin bir kısmı da ilköğretim okulu bahçesinde sergileniyor.
Beldeye yakın bir noktadaki tepede birbirine yakın inşa edilen ve M.S. 6. yüzyıldan kaldığı belirtilen 3 kilisenin tavanı tamamen çökerken, duvarlarının önemli bölümünün yıkıldığı, iç mekandaki çok sayıda dini sembolün de söküldüğü gözlendi.
                          Dağ eteklerindeki kaya mezarlar altın bulma umuduyla yağmalanırken, bir krala ait olduğu belirtilen mezar ise dinamitlerle parçalandı. Belde Belediye Başkanı Ahmet Solaklıoğlu, bölgede turizme yönelik ciddi yatırımların yapılmaması ve yeterli korumanın sağlanamaması nedeniyle tarihi eserlerin tek tek kaybolduğunu söyledi. Yaklaşık 10 yıl öncesine kadar bölgede Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde bir bekçinin görev yaptığını ve definecilerin saldırısına karşı eserleri koruduğunu vurguladı. Solaklıoğlu, bütçe yetersizliği nedeniyle bekçinin işine son verilmesinin ardından bölgedeki tarihi eserlerin bilinçsiz şekilde tahrip edilmeye başlandığını söyledi.
"MEZAR PARÇALARIYLA, TARLALARIN ÇEVRESİ İŞARETLENİYOR!" Bölge halkının tüm çabasına karşın başka il ve ilçelerden gelen hazine arayıcılarının özellikle kaya mezarları tahrip ettiğini ifade eden Solaklıoğlu, Belde tarihi açıdan birçok uygarlığa evsahipliği yapmış. Hatta 5-6 yıl önce bir Alman arkeolog ekibi bölgede araştırma yaptı. Arkeologlar, kaya mezarların ve kilisenin Hıristiyanlık tarihi açısından önemli değere sahip olduğunu vurguladı. Ancak, ne yazık ki eserlere sahip çıkamadık. Halen bazı vatandaşlar, mezarlardan çıkardıkları büyük kaya parçalarını tarlalarının çevresini kapatmak için kullanıyor. Biz Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü yetkililerinden buraya yatırım yapması, en azından bir büfe ile tuvalet kurmasını istedik. Böylelikle turistlerin bölgeye gelmesi için ilk adım atılabilirdi"diye konuştu.
"DEFİNECİLİK ORGANİZE SUÇTUR"
                                Bölgede araştırma yapan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eskiçağ Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Hamdi Sayar da defineciliğin organize suç olduğunu, tarihi eser kaçakçılığıyla ilgili yurt içi ve yurt dışında pazar oluşturulması sonucu tarihi eserlerin bilinçsiz şekilde yok edildiğini belirtti. Sayar, vatandaşların, her tarihi eserin altında hazine aradığını, sembolleri ise, altınların yerini gösteren işaretler olarak değerlendirdiğini anlattı.
 "ÖZEL ARAZİ GÜVENLİK TEŞKİLATI KURULMALI" Kaçakçılar tarafından yüksek fiyatlarla pazarlanmak istenen bu nedenle tahrip edilen tarihi eserleri korumak için etkin çalışma yapılması gerektiğini ifade eden Sayar, "Çukurova Bölgesi'nin hemen her karışında tarihi eser bulunuyor. Ancak, bu eserler ya köylüler ya da (hazine avcıları) tarafından yok ediliyor. Özellikle Kozan, Karaisalı ve Aladağ ilçelerine bağlı dağlık köylerde Geç Roma-Erken Hıristiyanlık dönemlerine ait tarihi yerleşim yerleri bulunuyor. Türkiye, tarihi eser varlığı açısından dünyada birinci sırada yer alıyor. Ancak, bu varlığı koruyamıyoruz. Özel bir arazi güvenlik teşkilatı kurmak gerekir. Devletin mevcut kadro imkanlarıyla bunu gerçekleştirmek de mümkün değil" diye kaydetti. Sayar, çocukların okul sıralarında tarihi varlıklarla ilgili bilgilendirilmesinin önemine değinerek, Milli Eğitim Bakanlığı'nca ders kitaplarına ülke genelinde ve bölgedeki eski eserlerin niteliğiyle ilgili bilgilerin yer verilmesi gerektiğini söyledi. Çıkarılan tarihi eserlerin hor kullanıldığını, gerekli önemin verilmediğini ifade eden Sayar, "Bu kadar geniş alana yayılan tarih eserleri çıkartarak, bir yerlerde muhafaza etmek bugünkü imkanlarla mümkün değil. Çünkü bu eserleri koruyacak bütçe, ekipman ve imkan yok. Tarihi eserlerin yağmalanmaması için köylerde bekçi bulundurulmalı ve kaçak kazıları önlemek için detektörlerin yasaklanması gerekir" dedi. İl Kültür ve Turizm Müdürü Zeki Yılmaz da, illerindeki tarihi eser varlığının fazlalığına dikkati çekerek, "Kadro yetersizliği en büyük sorunlarımızdan biri. Bu eserlerin tamamını imkansızlıklar nedeniyle ne yazık ki etkin koruyamıyoruz" dedi.

ANTALYA ARKEOLOJİ MÜZESİ
Antalya Müzesi'nde, eserler depoda Antalya Müzesi'nde bulunan 53 bin eserden, 4 bin 686'sı sergilenebiliyor. Bu eserlerin 2 bin 933'ü arkeolojik, 1152'si etnografik, 541'i de sikkeden oluşuyor. - Halen inşaatı süren ve 2006 yılı başlarında bitirilmesi planlanan müze ek binasının tamamlanmasından sonra, Antalya Müzesi'nin depo sorununun da çözümlenmesi planlanıyor. Tarihi eserlerin, daha uzun bir süre depolarda kalmaya devam edeceği gözüküyor. Antalyalılar, turizm yoluyla ülke ekonomisine milyarlarca dolar katkı sağlayan şehre, yeni bir müze kazandırılmasını istiyor.

SAGALLASOS

Salı Antoninler Çeşmesi'ne restorasyon Aygaz Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ömer Koç, Anadolu'nun en zengin ve tarihsel birikimine sahip antik kentlerinden Sagalassos'un görkemli yapısı Antoninler Çeşmesi'nin Aygaz'ın desteğiyle restore edildiğini belirtti. Restorasyon çalışmaları hakkında bilgi veren Koç, "Restorasyonla, yüzyıllardır suya kavuşmayı bekleyen çeşmeden yeniden sular akmaya başlayacak" dedi. Ömer Koç, Sagalassos'un, Anadolu'nun en görkemli antik kentlerinden biri olduğunu ifade ederek, anıtsal çeşmesi, tapınakları, tiyatrosu ve kütüphanesi ile bir zamanların en varlıklı şehri olan Sagalassos'un bir süre öncesine kadar keşfedilmeyi beklediğini anlattı. Assos ve Bergama kadar tarihsel özelliklere sahip Sagalassos'un ortaya çıkarılması için 1990'lı yıllarda kazı çalışmalarının başladığını belirten Koç, Aygaz olarak, bu antik kentte bulunan Antoninler Çeşmesi'nin restorasyon çalışmalarına destek vermeye başladıklarını kaydetti. Restorasyon çalışmasının 6 yıl süreceğini bildiren Koç, çalışmalar sonucunda yüzyıllardır suya kavuşmayı bekleyen çeşmeden yeniden suların akmaya başlayacağını söyledi. Koç, "Biz de bu çeşmeyi yeni nesillere aktarmanın gururunu yaşayacağız" dedi.

"ÇALIŞMALAR 2010 YILINDA BİTECEK" Sagalassos'taki kazıların başkanlığını yürüten Prof. Dr. Marc Waelkens de kazı çalışmaları ve bölgenin tarihi hakkında bilgi verdi. Waelkens, Antalya'ya 110 km uzaklıktaki Sagalassos Antik Kenti'nin, Batı Toroslar'ın bir parçası olan Ağlasun Dağı'nın güney eteklerinde 1450-1700 metre yükseklikteki meyilli bir arazi üzerinde kurulu olduğunu anlattı. Kentin kalıntılarının doğu-batı yönünde 2,5 km, kuzey-güney yönünde de 1,5 km'yi kapsayan bir alana yayıldığını belirten Waelkens, ilk olarak 1706 yılında Fransız gezgin Paul Lucas tarafından keşfedilen ve sonraki dönemde Anadolu'ya gelen Avrupalı gezginlerin uğrak noktalarından biri haline gelen Sagalassos'ta arkeolojik kazıların 1990 yılında başlatıldığını kaydetti. Kazılara Türkiye'den de çok sayıda arkeolog, mimar ve akademisyenin katıldığını ifade eden Waelkens, 'Çeşmelerinin görkemiyle anılan Sagalassos, 9 bin kişilik tiyatrosuyla dünyanın en yüksek rakımlı tiyatrosu ve kendine has kaya mezarlarıyla da dikkat çekiyor. Sagalassos'ta bulunan ve Traian dönemine tarihlenen Ares, Herakles, Hermes, Zeus, Athena ve Poseidon büstleri, antik dönem heykeltıraşlığının önemli örneklerinden sayılıyor. Ayrıca, içinde pek çok havuz bulunan Roma Hamamı da iki katı korunmuş şekilde günümüze ulaşmış dedi. Antoninler Çeşmesi'nin yaklaşık 2000 yıl önce Roma İmparatorluğu zamanında prestij göstergesi olarak inşa edildiğini belirten Waelkens, 28 metre cepheli ve 9 metre yüksekliğindeki anıtsal çeşmenin restorasyonunun ve depreme karşı güçlendirme çalışmalarının 2010 yılında tamamlanmasının planlandığını söyledi. Waelkens, M.S. 500 yılında yaşanan depremde yıkılan ve toprak altında kalan Antoninler Çeşmesi'nin, yedi farklı renkteki taşlarıyla dikkat çektiğini ifade etti.

AIGAI
2005-11-26  Doğer:
 'Ben Aigai'nin eriyim' Türkiye'deki en verimli kazı alanının Aigai kenti olduğunu belirten Tül, "Aigai çok sağlıklı bir kazı alanı ve burası daha çalışmaların 3. yılında müzeleştirilmesi kararı alınıyor. Bu yerel kalkınma açısından çok önemlidir" dedi. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Doğer, İletişim Kitabevi'nde gerçekleşen "Aigai Kazı çalışmaları" adlı konferansta Manisa Kösele Köyü yakınlarındaki Aigai antik kentini değerlendirdi. Prof. Dr. Ersin Doğer; "M.Ö. 3.yy.dan kalma tek bir yazıt bile Kent Meclisi'nin çalışmaları hakkında tarihe katkıları olacaktır" diye konuştu. Manisa İl sınırları içinde Şakran'a 15 kilometre uzaklıkta bulunan Aigai kentinde yapılan kazı çalışmaları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Doğer; "50 hektarlık alanda yapılan çalışmalarda 30 işçi ve 25 arkeolog görev aldı. Burada çevre düzenlemeleri ve kazılar yaptık. Kazılar sonunda da birçok tarihi kalıntılarla karşılaştık. 4 gövde ve 6 portre heykelleri çıktı. Bunların yanısıra çanak,çömlek ve kentin ileri gelenlerinin onurlandırıldığı yazıtlar bulundu" dedi. Ayrıca Aigai kentinde tarihi aydınlatacak bulguların olduğunu söyleyen Prof. Dr. Doğer; "Tarihi bir yer ne kadar kazılırsa kazılsın geride bir şeyler kalıyor"dedi. Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Tül ise "Aigai'nin eriyim ben. Ömrümü orada bitirmek istiyorum"dedi. Türkiye'deki en verimli kazı alanının Aigai kenti olduğunu belirten Tül, "Aigai çok sağlıklı bir kazı alanı ve burası daha çalışmaların 3. yılında müzeleştirilmesi kararı alınıyor. Bu yerel kalkınma açısından çok önemlidir" diye konuştu. Müze yapılmasına TBMM tarafından kesin karar verildiği takdirde görevi seve seve kabul edeceğini söyleyen Tül, gelecekteki Aigai Müzesi hakkında da bilgi verdi. Müzede 30 kişilik bir konferans alanı, yazıtları sergileme vitrinleri, dükkanlar ve dinlenme mekanları bulunacak.



Milet Müzesi'nden "tarih" çalındı

 - Plakası tespit edilemeyen bir otomobille Milet Müzesi'ne gelen beş kişi, müzede bekçilik yapan Turan Özveren'i etkisiz hâle getirdi. Özveren'i iple bağlayan zanlılar, müzeden bazı tarihi eserleri alarak, olay yerinden kaçtı. Sabah nöbet değişimi sırasında farkedilen olay sonrası Jandarma bölgede geniş çapta operasyon başlattı.


KLAROS KEHANET MERKEZİ
klarosAA 23 Ağustos 2005
 Salı Binlerce yıllık kehanetler can buldu 1. Uluslararası Antik Dönemde Kehanet ve Batı Anadolu'daki Apollon Kültleri Sempozyumu çerçevesinde, binlerce yıllık kehanetler, Apollon Klaros Tapınağı'nda, teatral biçimde yeniden canlandırıldı. Antik dönemde, birçok önemli kehanetin gerçekleştiğine inanılan -dünyadaki en önemli 3 kehanet merkezinden biri olan- Apollon Klaros Tapınağı'nda, Manisa'daki Ağlayan Kaya mitinin gerçekleşmesi ve Büyük İskender'in İzmir'i kurmasına ilişkin kehanetler binlerce yıl sonra yeniden canlandırıldı.
 Etkinlik, Ege Üniversitesi (EÜ) Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurdan Şahin önderliğinde düzenlenen 1. Uluslararası Antik Dönemde Kehanet ve Batı Anadolu'daki Apollon Kültleri Sempozyumu'na katılan Türk, Alman, Fransız ve İtalyan bilimadamlarının yanı sıra yüzlerce vatandaş tarafından izledi.
Apollon Klaros Kazısı'nda da görev alan Ege ve Dokuz Eylül üniversiteleri arkeoloji bölümü öğrencilerinin teatral biçimde sunduğu gösteride, Kahin Manto'nun, Anadolu'nun doğurgan kadın figürlerinden 12 çocuk annesi Niobe'nin tanrılara karşı gelmesi sonucunda uğrayacağı ceza ve Büyük İskender'e tanrıların İzmir'i kurmasını istemesini haber vermesi anlatıldı.
NİOBE'NİN AĞLAYAN KAYAYA DÖNÜŞMESİ
                              Yarı tanrı yarı ölümlü olan Niobe, 6'sı kız, 6'sı erkek 12 çocuk dünyaya getirmiş ve bununla büyük bir övünç duymaktadır. Öyle ki, kendini beğenmişliğe kadar uzanan bu övünç, bir gün tanrıları kızdıracak seviyeye çıkacaktır. Rüyasında çocuklarını emzirirken göğsünden kan geldiğini, canının yandığını, buna karşın çocuklarının kan damlalarını büyük bir açlıkla ve canını acıta acıta içmeye devam ettiğini gören Niobe, bunun anlamını Klaros'ta Kahin Manto'ya sorduğunda, yarı ölümlü yarı tanrı ruhunun ona rahat vermemekte olduğunu, tanrısal hırsının sürmesi halinde başına büyük bir felaket geleceğini öğrenir. Oysa yine de bu hırsının kurbanı olacaktır. Zeus'un ölümlü eşi Apollon'un ve ikiz kız kardeşi Artemis'in annesi Leto, bir gün adına bayram düzenlenmesini ister. Tüm Thebai halkı Leto'nun bu arzusuna uyar ve büyük bir şenlik düzenleyerek kutlama yapar, adına kurbanlar keser. Niobe, sadece 2 çocuk doğuran Leto'yu küçümser ve Leto için kutlama yapılmasını anlamsız bulur. Kutlama yapanlara, Ben bu kadar çocuk doğurmuş bir anayım. Bana bayram yapacağınıza, şu iki çocuk doğurmuş kadına mı yapıyorsunuz deyince, Kahin Manto'nun kehaneti doğrulanır ve Niobe, tanrılar tarafından cezalandırılır. Niobe'nin 12 çocuğu da ölür. Bu acıya dayanamayan Niobe, acısıyla tanrılardan ölmeyi ister ve Ne toprak alsın bedeni mi ne de deniz diye yalvarır. Niobe, artık kaybettiği çocuklarının acısıyla ağlayan bir kayadır.
İZMİR'İN, BÜYÜK İSKENDER TARAFINDAN KURULUŞU Apollon Klaros'ta gerçekleşen bir diğer önemli kehanette de Büyük İskender'e, tanrıların Pagos Dağı'nın eteklerinde bir kent kurması isteği iletiliyor. O kent, İzmir'dir. Korkulu bir rüya gören Büyük İskender, uyandığında hala kulaklarında Pagos Dağı'nın eteklerinde bir kent kur sesini duymaktadır. Hemen komutanlarından birini Apollon Klaros'a gönderir ve rüyasının anlamını sorar. Tanrıların isteğini Kahin Manto aracılığıyla tam olarak öğrenen Büyük İskender, İzmir'i kurar.
APOLLON KLAROS TAPINAĞI
                              Antik dönemde, geleceklerini şekillendirmeleri noktasında insanlara yol gösteren ya da onay veren kahin özelliğindeki Tanrı Apollon, adına inşa edilmiş tapınaklarda kendisine başvuran tebâsına tapınakta görevli kahinler aracılığıyla yol gösteriyordu. Antik dönemde dünyadaki en önemli 3 tapınaktan biri konumundaki bugünkü İzmir'in Menderes İlçesine bağlı Özdere Beldesi Ahmetbeyli Mahallesinde bulunan Apollon Klaros Tapınağı da özellikle dolunay
zamanları, Apollon'a sorularını yöneltmek isteyen ölümlülerle dolup taşıyordu.




AKSARAY MÜZESİ AÇILIYOR

 Aksaray'da aralık ayında açılışlı yapılacak yeni müze binasında aralarında 10 bin yıl önce beyin ameliyatıyapılan kafatasının da bulunduğu 9 bin 500 arkeolojik buluntu sergilenecek.
Aksaray Valisi Hüseyin Avni Cofl, Aksaray sınırları içindeki doğal güzelliği ile dünyadakiender kanyonlar arasında yer alan Ihlara Vadisi'nin,aynı zamanda arkeolojik zenginliğe sahip olduğunu belirtti. İnsan yaşlarına ait izlerin 10 bin yıldan daha geriye gittiği bölgede, yıllardır devam eden arkeolojik çalışlmalarda bulunan eserlerin Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve Niğde Müzesi'nde sergilendiğini anlatan Cofl, ''Aksaray il olduktan sonra ortaya çıkarılan buluntular ise tarihi bir bina olan Bedriye Medresesi'nde depolanıyordu'' dedi. Depoda bekleyen binlerce arkeolojik buluntunun sergilenerek turizme kazandırılması için sürdürülen çalışlmalarda sona gelindiğini vurgulayan Cofl, şlunları kaydetti: ''Aksaray şehirlerarası Otobüs Terminali yakınındaki alana infla edilen müze binasının yapımı tamamlandı. Ihlara Vadisi içinde bulunan ve ilk dönem Hıristiyanlığa ait Çanlı Kilise'de,mumyalanmış cesetler bulunmuşltu. Aralık ayında açılışılışın yapaca ğımız yeni müze binasında, Ihlara Vadisi'ndeki kiliselerde bulunan bu mumyalar da sergilenecek. Yapılacak olan tanıtıma bağlı olarak özellikle Avrupalı turistlerin büyük ilgi gösterece¤ini inandığımız bu müzeyi, Aksaray'a kazandırmaktan mutluluk duyuyoruz.''
 Bugüne kadar depolarda bekleyen ve müzede ilk kez sergilenecek 9 bin 500 arkeolojik buluntu arasında10 bin yıl öncesine ait beyin ameliyatı izleri taşıyan bir kafatası da bulunuyor. Müzede yer alacak buluntuların büyük bölümü, Acemhöyük, Aşıklıhöyük, Musular ve Darphane kazılarında elde edildi.
EN ESKİ CERRAHİ OPERASYON
 Bir kadın iskeletine ait beyin ameliyatı yapılmış 10 bin yıllık kafatası, Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Özbek başkanlığındaki ekibin, Aşıklıyük'te yaptığı araştırma sonucu bulunmuşltu.- İk kez sergilenecek kafatasında, dünyanın en eski cerrahi operasyonlarndan birinin gerçeklefltirildiıi sanılıyor.- 10 bin yıllık sır sergileniyor Aşıklıhöyük!te yapılan kazılarla ortaya çıkarılan beyin ameliyatı yapılmış 10 bin yıllık kafatası Aksaray'da açılacak müze binasında ilk kez sergilenecek Neolitik dönemde beyin ameliyatı Radyoskopik ve makroskopik incelemeden sonra kafatasndaki çok düzgün küçük yuvarlak deliğin, cerrahi bir operasyon sonucu oluşltuğu ve 'Trepanation' adı verilen beyin ameliyatının yapıldığı anlaşıldı.


Define Haberleri




Tarihi havuzda define avı

Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Koruma ve Güvenlik Müdürü'nün, Halkalı'daki Roma'dan kalma Kleopatra havuzunda kompresörlerle define aradığı iddia edildi.

Halkalı'da Roma döneminden kalma ve Kleopatra'nın süt banyosu yaptığına inanılan havuzun da bulunduğu tarihi bölge, geçmişte defalarca define avcılarının talanına maruz kaldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi 20 yıl önce tarihi bölgeyi yanıcı ve patlayıcı maddelerin depolandığı 350 dönüm arazinin sınırları içine katarak koruma altına aldı.

İTFAİYE ERİ FARKETTİ

Ancak bu defa da bizzat bir belediye çalışanının, söz konusu bölgede define aradığı iddia edildi. İddiaların göbeğindeki isimse, 15 gün önce bir gece yarısı dev kompresör ve projektörlerle havuzun ortasını kazdığı öne sürülen İBB Kontrol Daire Başkanlığı'na bağlı Koruma ve Güvenlik Müdürü İsmail Özbek. Depoların bulunduğu alana zaman zaman denetim için gelen İsmail Özbek, havuzun altında üç ton altın bulunduğu söylentilerine dayanamayarak kazı yapmaya karar verdi ve iki gün boyunca aramalarını sürdürdü. Yine iddiaya göre yanıcı maddeler nedeni ile itfaiye teşkilatından da bir ekibin nöbet tuttuğu kurumda görevliitfaiye eri Sezgin Şen, olayı fark ederek merkeze bildirdi. Bunun üzerine kazıyı durduran müdür hızla çukuru kapatarak havuzu yeniden suyla doldurdu. Olayın ardından zabıta müdür yardımcılığına atanan Özbek'in daha önce de mezarlıklar müdürlüğünde görevliyken, sahipsiz mezarları başkalarına satmaktan dolayı disiplin cezası aldığı öğrenildi.

'İFTARA GİTMİŞTİM'

Olayla ilgili yürütülen soruşturma sonucunda olay gecesi görev yapan güvenlik görevlisi Bayram Aksoy sorumlu bulunarak kendisine uyarı cezası verildi. Özbek'in yerine ise Mehmet Comcuoğlu müdür olarak atandı. Müdür İsmail Özbek ise iddiaları yalanlayarak söz konusu gece, olay yerine denetleme ve iftara katılmak amacıyla gittiğini belirtti. Özbek "İftardan sonra oradaki görevli arkadaşlardan biriyle havuzun etrafında gezerken, bazı arkadaşları havuzun içinde gördüm. 'Orada ne yapıyorsanız hemen kapatın, çünkü yasal değildir' dedim. Kontrol daire başkanına da gerekli bilgileri verdim. Ben görevimi yaptım, bir kabahatim yok "diye konuştu.


-------------------------------------------


Allianoi kazısında define heyecanı

İZMİR'İN Bergama ilçesi yakınlarında, Yortanlı Barajı'nın suları altında kalacak Allianoi Antik Kenti'ndeki kurtarma kazısında altın sikkeler bulundu. Allianoi Kazı Heyeti Başkanı Doç. Dr. Ahmet Yaraş şunları söyledi: "Kazı çalışmasında, Geç Roma Çağı'nda İmparator Focas dönemine ait 8 altın sikke bulundu. Son derece iyi korunmuşlar. Bu sikkelerden 1998 yılında 10 adet, 2001 yılında 1 adet bulunmuştu. Bugüne kadar Bergama Müzesi'ne envanterlik ve etütlük değerde toplam 11 binin üzerinde gümüş ve bronz sikke teslim edildi."


-------------------------------------------


392 milyon YTL verdi, defineli arsa ’TOBB İstanbul’ olacak

Emlak Konut’un Zeytinburnu’ndaki 73 bin metrekarelik ’defineli arsa’ ihalesine en yüksek teklifi 392 milyon YTL ile TOBB verdi. TOBB, ihale onaylandıktan sonra bu arsaya ’TOBB İstanbul Kompleksini’ inşa edecek.

TÜRKİYE Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) AŞ’ye (Emlak Konut) ait ve define arama iddialarıyla gündeme gelen Zeytinburnu’ndaki iki ayrı arsanın ihalesinde, büyük parsel olan 73 bin metrekarelik kısma en yüksek teklifi verdi. TOBB’un bu arsayı ’TOBB İstanbul Kompleksini’ inşa etmek için almak istediği belirtildi. Kadıköy Ataşehir’deki Emlak Konut Genel Müdürlüğü’nde yapılan ihalede, 73.015,5 metrekarelik iki parsel, açık artırma yöntemiyle ayrı ayrı satışa sunuldu. 73 bin metre karelik arsaya en yüksek fiyatı TOBB verdi. TOBB, arazinin ihalesine, yüzde 18 KDV hariç 392 milyon YTL teklif verdi. Diğer 15 bin 550 metrekarelik arsaya ise en yüksek teklifi yüzde 18 KDV hariç 87 milyon YTL peşin bedelle Ottoman Emlak İnşaat verdi. Her iki arsanın satışı için düzenlenen ihaleye, TOBB dışında 5 yerli firma katıldı.

LEVENT’TEN SAHİLE: Emlak Konut’un, Zeytinburnu arsasına en yüksek teklifi veren TOBB, satışın onaylanmasından sonra buraya, "TOBB İstanbul Kompleksini" inşa etmeyi planlıyor. Arsanın büyük bölümüne yapılacak kompleks, şu anda Levent’teki TOBB Plaza’ya sığmayan birçok birimi bir araya toplayacak. Emlak Konut’a ait Zeytiburnu arsalarının satıştan elde edilecek toplam 565 milyon YTL dolayındaki gelirle Konut Edindirme Yardımı ödemeleri yapılacak.

DEFİNE PAYLAŞILACAK: Zeytinburnu’ndaki arsada "devletin define-altın arayacağı" iddia ediliyordu. TOKİ iştiraki Emlak Konut ise tapuya "Define bulunması halinde bu definenin yüzde 50’sinin devlete, yüzde 25’nin arsa sahibine ve yüzde 25’inin de Emlak Konut’a ait olacağına dair bir şerh konulacağını bildirmişti. İhale öncesinde tapuya söz konusu şerhin konulduğu öğrenildi.

’Satılan arsada 10 milyar dolarlık altın var’ iddiası

TOBB’un en yüksek teklifi verdiği arsada nominal değeri 2 milyar doları, antika değeri 10 milyar doları bulan altın olduğunu iddia ediliyor. İddiaya göre Almanlar Birinci Dünya Savaşı sırasında, yenilgi ihtimalini düşünerek hazinelerinin bir kısmını Yavuz ve Midilli Zırhlısı ile İstanbul’a göndermişler. Altınlar bu alan içindeki mağaralara gömülmüş. Almanlar savaşı kaybedince hazine burada kalmış ve unutulmuş. Birinci Dünya Savaşı sırasında Alman Goeben ve Breslau Zırhlıları, İstanbul’a sığınmış, gemilerin, Osmanlı tarafından satın alındığı açıklanmıştı. O güne kadar savaşta tarafsız kalan Osmanlı, Rusya ve İngiltere’yi kızdırmıştı. Yavuz ve Midilli isimleriyle Karadeniz’e açılan gemiler Odessa ve Sivastopol limanlarını bombalamıştı. Osmanlı Devleti de bu nedenle Birinci Dünya Savaşı’na girmiş sayıldı.


-------------------------------------------



Definenin böylesi görülmedi

Define avcıları İngiliz korsanların bundan 300 yıl önce sakladığı 10 milyar dolarlık İnka altınlarının peşinde

Bir grup bilimadamı Pasifik Okyanusu'ndaki bir adada dünyanın en değerli korsan definesini arıyor. Dünyanın en tanınmış define avcılarından Hollandalı Bernard Keiser'in başkanlığındaki ekip aradıkları hazinenin değerinin 10 milyar dolar olduğunu tahmin ediyor.

Hazinenin ünlü korsan George Anson tarafından 1716 yılında Şili kıyıları önündeki Robinson Crusoe adasına saklandığı rivayet ediliyor. Efsanevi hazine, İnkaların altınlarından oluşuyor. George Anson bu hazineyi, onu İnkalar'dan çalan İspanyollardan ele geçiriyor. İspanyol gemileri hazineyi geri alabilmek için bütün denizlerde Anson'ın ve gemisi 'Unicorn'un peşine düşünce de saklamak için bu adaya gömüyor.

Robinson Crusoe adası yüzyıllar boyunca korsanların üssü olmuş. Adaya yanaşan korsanlar burada gemilerini tamir etmiş ve taze su depolamış. 1704 yılında İskoçyalı korsan Alexander Selkirk, kaptanıyla münakaşa edince ceza olarak adaya bırakılmış. Selkirk adada 5 yıl tek başına yaşam savaşı vermiş. Selkirk'in hatıraları Daniel Defoe'yüa ünlü romanı Robinson Crusoe'yu yazmak için esin kaynağı olmuş. Adaya 1966 yılında bu nedenle 'Robinson Crusoe' adı verildi.

Define avcıları eğer aramalarında başarılı olurlarsa, İnkalar'ın altınının dörtte birine sahip olacaklar. Definenin geri kalan kısmı aramalara izin veren ve sürekli kontrol altında tutan Şili hükümetine gidecek.


-------------------------------------------


Ahtapottan define çıktı

GÜNEY Kore’de Japon denizinde avlanmakta olan Koreli balıkçı Kim Yong-Chul, ağlarına takılan bir ahtapotun solungaçları arasında 12’nci yüzyıldan kalma çok değerli çanak çömlek parçaları buldu. 900 yıllık parçaların Koryo Hanedanlığı zamanında kraliyete ait batan bir gemiden deniz dibine dağılmış olabileceği açıklandı.


-------------------------------------------


Sultanahmet'te define aradılar

Sultanahmet'teki tarihi mezar içinde define arayan 4 kafadar yakayı ele verdi. Eminönü'nde geçtiğimiz ay meydana gelen olayda, Tavukhane Sokak üzerindeki tarihi mezardan sesler geldiği ihbarı alan polis, Muhammet Ö., Eyüp Ö., İrfan Y. ve Ramazan Ç.'yi gözaltına aldı. Yapılan aramada, mezarın 2 metrekarelik bölümünün kazıldığı tespit edilirken, levye ve bir çapa ele geçirildi. Sorgulanan define avcıları, ilk ifadelerinde, altın ya da tarihi eser bulabilecekleri duyumu almaları nedeniyle mezarı kazdıklarını itiraf etti. Adliyede suçlamaları reddeden zanlılar, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Ancak dosyayı kapatmayan savcılık, zanlılar hakkında, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet suçundan 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı. Ali OKTAY / İSTANBUL


------------------------------------------


TARİH KAÇAKÇISI ARKEOLOG

İstanbul'da, Mehmet Şahin isimli arkeolog, M.Ö 4. yüzyıl Hellenistik döneme ait üzerlerinde Yunan tanrılarının cinsellik ve savaş sahnelerinin bulunduğu pişmiş topraktan yapılma 8 parça tarihi eseri satmak isterken yakalandı. Şahin hakkında, başka bir suçtan gıyabi tutuklama kararı bulunduğu bildirildi.


-------------------------------------------


Define merakı Türkiye'yi sardı

Kolay yoldan zengin olmak isteyenler, define peşine düştü. Tonlarca altın bulunduğu iddiasıyla Konya'da bir mağara ile Edirne'de Belediye Binası'nın bahçesi kazıldı. Önceki gün de Bartın'ın Amasra İlçesi açıklarında binlerce altın ve gümüş sikkeyle battığına inanılan bir Osmanlı gemisinin çıkarılması için planlar yapıldığı gündeme geldi.

Benzeri bir gelişme bugünlerde Adana'da yaşanıyor. Kıbrıs Rum Kesimi'nin eski liderlerinden Makarios'un da doğum yeri olduğu iddia edilen Feke İlçesi'nin Gürümze Köyü'nde, Niğdeli Bayram A., Müze Müdürlüğü'nden ruhsat alarak, 120 metrekarelik alanda define kazısı başlattı. Bayram A.'nın, Kurtuluş Savaşı sırasında Gürümze Köyü'nde çıkan çatışmada bir kız çocuğu dışında tüm Rumların öldüğü, hayatta kalan ve daha sonra İstanbul'a yerleşen kızın ise savaştan hemen önce köyde 'Yedi katır yükü altın gömüldüğü' yolundaki anlatımından yola çıkarak köyde kazı yaptırdığı öğrenildi. Jandarma ve Müze Müdürlüğü personeli nezaretinde yapılan kazıyı sekiz işçi yürütüyor. Bayram A. kazdıkları yerde gömüye rastlamamaları halinde yeni ruhsatlar alarak başka bölgelerde de arama yapacaklarını söyledi. (AA)


-------------------------------------


Atlantik'te 'define' avı

Polis ve uluslararası uyuşturucu mafyası, Roddy McLean adlı kaçakçının ölmeden önce Azor Adaları'nın açıklarına gömdüğü sanılan 10 milyon sterlinlik esrarı arıyor.

Konteynerin İçinde
Uluslararası uyuşturucu mafyası hummalı bir şekilde, Atlas Okyanusu'nda 'define' arıyor. İngiliz uyuşturucu kaçakçısı Roddy McLean'in ölmeden kısa süre, Azor Adaları'nın açıklarına 10 milyon sterlin değerinde (Yaklaşık 25 milyon YTL) esrar sakladığına inanılıyor. Bir dönem İngiliz Gizli Servisi MI5 için casusluk yapmakla da suçlanan 'Temel Reis' lakaplı McLean'in esrarı, su geçirmez konteynerler içinde denize attığı düşünülüyor.

İpucu Kitapta
Polis ve mafya, Roddy McLean'in hayatını anlatan 'Cut-Throat' adlı kitapta, esrarın saklandığı yer hakkında ipuçları bulunduğuna inanıyor. McLean'in yeğeni tarafından yazılan kitaptaki 'İpucunun yardımıyla hazinemi bulacak ve Fas'ın çok iyi korunmuş üç tonluk nadide parçasına sahip olacaksın' cümlesi, dikkat çekiyor. Kitabı yazan Wayne Tallon ise, esrarın gömüldüğü yeri bilmediğini söylüyor.


-------------------------------------


Define yüzünden savaş çıkacak!

Dört milyar dolarlık yüküyle 1694'te Cebelitarık'ta batan Sussex adlı gemi, İngiltere ve İspanya arasında krize neden oldu. İki ülke de definede hak iddia ediyor.

765 metre derinde
1694'te dört milyar dolarlık yükle Cebelitarık'ta batan savaş gemisi Sussex, İngiltere ve İspanya arasında krize neden oldu. Bugüne kadar kimsenin çıkaramadığı hazineye ABD'li bir şirket ulaşınca, iki ülkenin arası iyice açıldı. İspanya hazinenin kendi karasularında olduğunu iddia etti. İngiltere ise İspanya'nın hak talebine, Sussex'in İngiliz gemisi olmasını göstererek itiraz etti.

ABD'Lİ ŞİRKET ÇIKARACAK
İSPANYA uluslararası arenada, 10 ton altın ve 100 külçe gümüşten oluşan gemi enkazını çıkarmaya çalışan Odyssey şirketinin faaliyetlerini durdurmaya uğraşıyor. Cebelitarık'a hükmeden İngiltere'nin hazineyi çıkarmak için ABD'li bir şirketle anlaşması, İspanya yönetimini çileden çıkarıyor. Yetkililer, Sussex'in dünyanın en değerli hazinesi olduğunu söylüyor.


-------------------------------------


Büyülü define var mı?

Halk arasındaki söylencelerde 'büyülü defineler' diye bir inanış vardır. Bu definelere, kimsenin ulaşması mümkün değildir. İnanışa göre eğer o definenin yerini tespit edip çıkartmak istiyorsanız, ya ermiş bir hocaya ya bir medyuma ya da o definenin üzerindeki büyüyü bozacak birisine ihtiyacınız olacaktır. Definenin bulunduğu yer, size ya kül şeklinde ya bir yılan veya değişik şekillerde görünebilir. Bunun için yapılması gereken o büyünün bozulduktan sonra definenin oradan alınmasıdır. Peki 'büyülü' diğer bir deyişle 'sahipli' definelerin üzerindeki esrarengiz olay nedir? Büyülü defineler nasıl bozulur? Ne yapmak gerekir? İnanması güç ama, mutlaka size bir büyülü define hikayesi anlatılacaktır. 'Ben gözümle görmediğim şeye inanmam' diyenlere ise define arayanlar şöyle yanıt veriyor: 'Eğer, gerçekten siz cinler alemine inanıyorsanız, büyülü defineye de inanmanız gerekir. Kur'an'daki ayetlerde büyü kelimesi geçer, fakat büyü yapmak haramdır. O zaman büyü varsa, büyülü define niye olmasın?'

-------------------------------------


Cinler çarpar

Türk kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim Memiş Hoca, büyülü defineleri anlatıyor bize. Memiş Hoca'ya göre definelere, büyülü denmesinden ziyade 'sahipli' denmesi daha uygun. İnsanların define arama konusunda birbirlerini aldattıklarını ve sanki yeryüzünün her santim toprağında altın ve hazine varmış gibi davranıldığını belirten Memiş Hoca, bir takım kötü niyetli insanların ellerindeki haritaları eskitilmiş şekle sokarak başka insanlara sattıklarını söyledi. Bir kişinin, yasal yollardan şüphelendiği yerdeki defineyi almasının mümkün olduğunu anlatan Memiş Hoca, çoğu hazinelerin de cinler tarafından korunduğunu kaydetti. Memiş Hoca,' Cinler tarafından korunan defineleri, herhangi bir insanın ortaya çıkartması ve o yerde çalışması imkansızdır. Aksi takdirde cinler, o insanlara zarar verir ve hatta orada bulunan kişiler ya felç olur ya aklını kaybeder ya da ölebilir. Çünkü oradaki hazine, cinlerin kendi nafakalarıdır ve onlara aittir' dedi.

Türkiye ekonomisi düzelir

Müslüman cinlerle irtibat halinde olan bir kimsenin sahipli definelerin yanında mutlaka bulunmasının gerektiğini anlatan Memiş Hoca, kendisinin cinle korunan defineleri çıkarabileceğini söyledi. 'Devlet izniyle ve belirli bir anlaşmayla oradaki hazineleri çıkarabilirim' diyen Memiş Hoca, sözlerini şöyle sürdürdü,' Bir insan böyle bir şüpheyle bana gelirse, ilk önce kendisinden resmi belge almasını isterim. Ve benim de bir emeğim olacağından nafakamı da belirtirim.

Noter kanalıyla özel sözleşme yapıldıktan sonra oraya giderim. Devletin kontrolünde çalışma yapılır. Abdestimi aldıktan sonra iki rekat namaz kılarım. Tütsüler yanar ve tesbihat yapılır. Kendi cinlerimle irtibat kurar ve çalışmaya başlarım. Bir horoz getirildikten sonra onu keser ve duaları okurum. Eğer gerçekten hazine varsa onu oradan çıkartırım. Kimse böyle bir şeye kalkışmasın. Yoksa cinlerin intikamı çok kötü olur. Bu tür olaylara çok inanmak gerekir. Bakanlar Kurulu bana yetki versin, Türkiye'nin ekonomisini düzelteyim.'


------------------------------------------


Piskoposun sözleri gerçek mi?

Hıristiyan aleminin çok ünlü bir piskoposu ölüm döşeğinde, kendisini bekleyen rahiplerden birini yanına çağırır ve 'Türkiye'de yaşayan insanlar, yemeklerini altın kaşıkla yemeye başladılar mı?' diye sorar. 'Hayır' cevabını alan piskopos, 'Türkler, demek ki hala yaşadıkları toprakların altında neler olduğunun farkında değiller' diye karşılık verir.

Akın akın ülkemize geldiler

Kısa süre sonra hayatını kaybeden piskoposun yazılarını inceleyen rahipler, dehşete kapılırlar. Çünkü, kutsal kitapları İncil'in bazı bölümlerinde de yer alan ifadelere göre; Türkiye'deki topraklar, binlerce ton altınla gömülüdür. Gerçekliği tartışılabilecek, tanıklarının itirafı mümkün olmayacak bu olaydan sonra tarihin ilk devirlerinden bu yana medeniyetlerin merkezi olan Türkiye'nin her köşesine özellikle Hıristiyan turistler, gezi gerçekleştirirler. Geliş amaçlarını ve gezdikleri yerleri kimsenin bilmediği bu kişiler, mezarlıklar, kilise kalıntıları, tarihi eserler, çeşmeler, su değirmenleri ve eski yollar ile asırlık çınar ağaçlarının fotoğraflarını çekerler ve bilgi edinirler. Evet, her yıl ülkemize binlerce turist geliyor ve dağ-taş demeden her tarafı geziyorlar. Türkiye'de 10 gün kalıyorlar, 15 gün sonra gidip tekrar geliyorlar. Niçin geldikleri bilinmez ama, Türkiye'nin doğal zenginliklerini, turistik yerlerini çok iyi bildikleri ve ülkemize iyi döviz bıraktıkları kesin.


--------------------------------------------


Defineciler sponsor arıyor

Defineciler, bazen varını yoğunu bu işe yatırıyorlar. Ellerinde ne var ne yoksa satıyorlar. Öyle ki define arama umudundan vazgeçmeyen bu insanlar, parasız kalınca arama çalışmaları için sponsor bile arıyorlar.

Mudanya'nın Eğerce sahillerinde 5 gün boyunca iş makinaları ile aranan 4 bin kiloluk Osmanlı hazinesi bulunamadı. Ancak altın hayali ile resmi arama çalışmalarını yürüten Başaran Mahallesi eski muhtarı Avni Kuş, kasanın çıkartılması için devlet yetkilileri ve zenginlerden destek bekliyor.

67 ortaklı kazı

Bursa'dan 67 arkadaşı ile birlikte Mudanya'nın Eğerce sahillerinde Osmanlı hazinesini arayan 55 yaşındaki Avni Kuş, Türkiye ekonomisinin düzelmesi için bu kasanın çıkartılmasının faydalı olacağını söyledi. İngilizlerin Osmanlı'dan çaldıkları ve içinde 4 bin kilo altın bulunan kasayı Eğerce yakınlarında yakalanacaklarını anlayınca denize bıraktıklarını ileri süren Avni Kuş, 1991 yılında ellerinde harita ile bölgeye gelen 2 Ermeni'nin denizi tarayıp gittiklerine dikkat çekiyor.

5 milyar gitti

Daha sonra köyden devasa kasayı görenlerin olduğunu, kapı zannettikleri kasanın, parlayan halkasına halat takıp çekmeye uğraşanların bulunduğunu anlatan Avni Kuş, 'Biz bu parayı paylaşma hayalinde değiliz. Önemli olan dedelerimizden kalan bu paranın Türkiye ekonomisine katkısının olmasıdır. Her gün yapılan zamlardan kurtuluruz. Devlet yetkililerine sesleniyorum: Bu sahilde görülen kasayı bulmak için fazla bir masraf etmeye gerek olmadan, iş makinaları ile çalışmalara destek olsunlar. Temmuz - Ağustos aylarında sahildeki kumlar daha fazla çekilecek. Bu dönemde çalışma yapıp kasayı çıkartalım. Devlet bu para ile rahatlasın. Bizim bir beklentimiz yok. Biz arama çalışmaları için 5 günde 5 milyar lira harcadık. Ancak gücümüz buna yetti. Kasa hem denizde hem de kumların içerisinde bunu çıkartalım' diye konuştu.


--------------------------------------------


Muhteşem define

Ticaret gemilerinin kabusu, efsane korsan Kaptan Kid'in 225 trilyon değerindeki hazinesi Hint Okyanusu'nda 10 metre derinlikte bulundu

Hint Okyanusu'nun efsane korsanı Kaptan Kid'in yüzyıllar önce batan 'Adventure Galley' adlı gemisindeki hazine bulundu. Madagaskar açıklarındaki Saint Marie Adası'nın kıyısında, 10 metre derinlikte asırlardır duran batıktaki yüzlerce altın ve gümüş para ile değerli eşyayı Barry Clifford adlı ABD'li maceraperest çıkardı.

İngiliz sicimiyle asılmıştı

Batıktan aldığı parçaları tarihçilere inceleten Clifford, 225 trilyon lira değerindeki definenin, ünlü korsan Kaptan Kid'in (1640-1701) gemisine ait olduğunu kanıtladı. Trilyonluk definenin artakalan bölümünü de çıkarmayı planlayan Clifford, bulduğu tarihi eşyalarla gemi parçalarını Boston'da kendisine ait 'Korsan Müzesi'nde sergilemek istediğini açıkladı. Kaptan Kid, 1701'de İngilizler tarafından yakalanıp Londra'da asılmıştı.


--------------------------------------------


Çatalca'da define avcıları yakalandı

Çatalca'nın İnceğiz Köyü'ndeki SİT alanında define arayan 7 kişilik şebeke jandarmanın operasyonu sonucu yakalandı. Çıkarıldıkları mahkemece tutuklanan yedi kişinin İGDAŞ'a iş yapan taşeron firmada çalıştıkları belirlendi.

Hafta sonunda İnceğiz Köyü'ne gelen Ramazan U. (32), Yılmaz D. (33), Zihni A. (58), Mehmet Latif U. (37), Hüsnü G. (51), Orhan U. (28), Oktay U. (32) adlı kişiler piknik yapıyormuş gibi gözüküp ellerindeki kazma ve küreklerle 15 metre kuyu kazdılar. Daha önce burada dedektörlerle inceleme yapan şebeke elemanları çevredeki köylüler tarafından Çatalca Jandarma Karakolu'nu ihbar edildi. Sorgularında kazı yaptıklarını inkar ederek mağaralar bölgesinde piknik yapmaya geldiklerini söyleyen şahıslar 'Biz İGDAŞ'ta kazı yapan bir taşeron firmada çalışıyoruz. Buraya piknik yapmaya geldik' dedi. Karakoldaki ifadelerinin ardından Çatalca Adliyesi'ne sevk edilen şahıslar savcılıkta verdiği ifadelerde suçlarını itiraf etti ve Çerkezköy Cezaevi'ne gönderildi.


--------------------------------------------


Define için tarihi köprüyü yıktılar

Samsun'un Bakacak ve Karaperçin köylerini arasındaki Değirmendere üzerinde bulunan tarihi kemer köprü, define uğruna kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından dinamitlenerek yıkıldı. Yüzlerce yıllık tarihe sahip olduğu bildirilen ve kesme taştan inşa edilmiş kemerli köprünün yıkılmasıyla birlikte Karaperçin ve Bakacak köylerini birbirine bağlayan iki yoldan birisi de kullanılamaz hale geldi. Su seviyesinden yüksekliği yaklaşık 15 metre, iki yaka arasındaki açıklığı ise yaklaşık 25 metre olan tarihi köprünün dinamitlenmesi üzerine soruşturma başlatıldığını belirten Kaymakam Ahmet Turan, köprünün muhtemelen define aramak amacıyla dinamitlenmiş olacağını belirtti.

Böylesini görmedik

Kaymakam Turan şunları söyledi: 'Bu bölgede yoğun bir define arama talebi var. Sanırım köprüyü de bu maksatla havaya uçurdular. Olayı soruşturuyoruz. Yerleşim birimlerine uzak olması nedeniyle bu işi kolaylıkla gerçekleştirmiş olabilirler. Henüz bir ipucu elde edilemedi.'

İl Kültür Müdürlüğü yetkilileri ise olayla ilgili olarak Müze Müdürlüğü'nün raporunun beklendiğini kaydederek, 'Çok sayıdaki tarihi eserin defineciler tarafından tahrip edilmesine rastlanıyordu, ancak bugüne kadar benzer bir olaya rastlamadık' dediler.


--------------------------------------------


Altınların yarısı bizim

EDİRNE Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, atık su kazıları sırasında bulunan altının yüzde 50’sinin belediyeye verilmesi gerektiğini söyledi. Sedefçi, İller Bankası finansmanıyla Kirişhane’de Edirne Merkez Yağmur Suyu Toplama ve Kanalizasyon inşaatının yapıldığını ve altının bu alanda bulunduğunu hatırlattı. Bu bölgede bir küp altının gömülü olduğu iddiasının kendisine ulaştığını belirten Başkan, kazılarda 33 tarihi altın paranın bulunduğunu, daha detaylı bir arama yapılması gerektiğine inandığını söyledi.

DEFİNE ARAMAYA SON

Sedefçi, şöyle konuştu: “Sürekli hacizlerle boğuşan bir belediye olarak bu bizim için büyük bir şans. Daha önce de define bulmak amacıyla Edirne Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü bahçesinde kazı çalışması yapmıştık. Yanlış yerde kazı yapmışız. Sonuçta belediyenin mülkiyeti olan bir yerde altın bulundu, bildiğim kadarıyla yüzde 50’sini belediyeye vermeleri gerekiyor. Bundan sonra ben altın aramayacağım.”


Rumlar mı gömmüştü

İNŞAAT işçilerince bulunan altınların devamının çalınmış olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor. 1800 sonlarına ait olduğu belirlenen Osmanlı ve Avrupa’nın değişik ülkelerine ait 33 altın sikke, resmi kurumlara teslim edildi. Araştırmacı yazar Oral Onur, altınların Rumlara ait olduğunu, mübadele döneminde gömmüş olabileceklerini iddia etti.

Define prosedürü

BULUNAN definenin değeri Maliye Bakanlığı’nca tespit edilir. Arazi Hazine’ye aitse definenin yüzde 50’si Hazine’ye, yüzde 50’si define arayıcısına; özel veya tüzel kişilere aitse, yüzde 40’ı arayıcıya, yüzde 10’u arazi sahibine, yüzde 50’si de Hazine’ye verilir. Vatandaş tesadüfen define bulduysa, arama izni olmadığı için, definenin dağıtılmasında bu kurallar uygulanmaz. Arkeologların eser hakkında tarihi değer takdirinden sonra, bakanlıktan ödenek talep edilir ve hazineyi bulana ödül verilir.


--------------------------------------------


İmamın rüyası


Emekli İmam Rasim Yıldırım'ın rüyasında gördüğü 2 ton altına ulaşabilmek için 20 defineci kazı çalışması başlattı

Emekli bir imamın gördüğü rüya üzerine harekete geçen 20 hazineci, 2 ton altın bulma umuduyla define kazısı başlattı.

2 ton altın

Samsun'da, emekli İmam Rasim Yıldırım (62), bir gece rüyasında Hasköy Teknepınar yöresindeki eski bir değirmenin yakınında 2 ton altın gömülü olduğunu gördü. Yıldırım, rüyasını çevresindekilere anlattı. İmamın rüyası üzerine bir araya gelen, aralarında profesyonel definecilerin de bulunduğu 20 kişi, define aramak için Samsun Arkeoloji Müzesi'nden izin aldı. Müze Müdürlüğü, Milli Emlak Müdürlüğü ve jandarma ekiplerinin kontrolünde greyderlerle kazı çalışmaları başladı. Bölgede gömülü büyük bir define olduğunun söylendiğini anlatan emekli imam, bu amaçla daha önce de kazı yapıldığını belirtti. Yörede eskiden Rum ve Ermeniler'in yaşadığını anlatan Rasim Yıldırım, 'Buralarda bir yerde define var, buna eminim. Umarım rüyam doğru çıkar' dedi.

Hastalık halinde

Müze Müdürlüğü yetkilileri de, bugüne kadar çok sayıda kazı izni verdiklerini kaydederek, 'Vatandaş büyük umutla kazı izni alıyor. Ancak, sonuç hüsran oluyor. Bu işi hastalık haline getirenler var. Bu çok tehlikeli' dedi.


--------------------------------------------


Define kazan iki kişi göçük kurbanı

Sinop'ta kaçak define kazısı sırasında toprak altında kalan 2 kişi öldü. Erfelek ilçesinde kaçak kazı yaptıkları bildirilen 4 kişinin çalışmaları sırasında toprak kayması meydana geldi. Yaklaşık 6 metrelik çukurda oluşan göçük sırasında toprak altında kalan Nuriye Karataş (44) ve Hikmet Gedik (51) yaşamını yitirdi.


--------------------------------------------



Kaymakam Gölde Define Arandığı Haberlerini Yalanladı

Beyağaç Kaymakamı Şakir Öner Öztürk, Bazı Basın Organlarında Yayımlanan 'Defineciler Gölü Boşaltmaya Kalktı' ve 'Doğaya Hazine Talanı' Başlıklı Haberlerde, Kartal Gölünün Altın Heykel Bulmayı Umanlar Tarafından Kurutulup Kazıldığı Yönündeki Bilgiler Tamamen Gerçek Dışı Olduğunu Bildirdi.

Beyağaç Kaymakamı Şakir Öner Öztürk, bazı basın organlarında yayımlanan 'Defineciler gölü boşaltmaya kalktı' ve 'Doğaya hazine talanı' başlıklı haberlerde, Kartal gölünün altın heykel bulmayı umanlar tarafından kurutulup kazıldığı yönündeki bilgiler tamamen gerçek dışı olduğunu bildirdi.

Kaymakam Öztürk, Cihan muhabirine yaptığı açıklamada daha önce 2004 yılında gölde hazine avcılarının kazı yaptığı haberlerinin medyada yer aldığını hatırlatarak, şimdikilerin de onların kopyası olduğunu ifade etti. Öztürk, "2004 yılında gölde yapılan bu tür kazıları bildiğimizden konu üzerinde hassasiyetle durulmuş, devamlı olarak İlçe Jandarma Komutanlığı ve Orman İşletme Müdürlüğü vasıtasıyla alan kontrol altına alınmıştır. Şahsım tarafından alan bizzat incelenmiş olup şu an için olağan dışı hiçbir durum sözkonusu değildir." dedi.

Çalışmaları sonucu Kartal gölünün kuruması bir yana, son yılların en yüksek su seviyesine ulaştığını belirten Kaymakam Öztürk, "Bundan sonra da konu hassasiyetle incelenecek ve gerekli çalışmalar devam edecektir." şeklinde konuştu.

Bazı basın organlarında, Denizli'nin Beyağaç ilçesindeki Sandıras dağının 2 bin metre râkımlı zirvesinde bulunan 3 milyon yıllık krater gölü Kartal'ın, çift başlı altın kartal heykeli bulmayı ümit eden define avcılarınca boşaltılmak istendiği yazılmıştı.

Mardin'de topraktan üçüncü küp çıktı

Mardin Müze Müdürü Nihat Erdoğan, Kızıltepe ilçesinin Sürekli köyündeki kazı çalışmalarında, içinde kültür varlıklarının olduğu toprak bir kase daha bulunduğunu söyledi.

Müze Müdürü Erdoğan, gazetecilere yaptığı açıklamada, Kızıltepe ilçesine bağlı Sürekli köyünde yapılan kazılarla ilgili ilk etapta ele geçirilen altın, gümüş ve bronzdan sikke ve ziynet eşyalarının bir kadına ait olabileceği ihtimali üzerinde durduklarını ancak kazı devam ettikçe ulaştıkları kültür varlıklarının gömü görüntüsü verdiğini belirtti.

Kazı yapılan alanda, içinde kültür varlıklarının olduğu üçüncü toprak kasenin bulunduğunu ve duvar kalıntılarına rastladıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

''104'ü altın olmak üzere 300 dolayında, boncuk, bilezik ve ziynet eşyasından oluşan kültür varlığına ulaştık. Bunlar arasında gümüş ve bronz sikkeler de bulunuyor. Toprak kasedeki kültür varlıklarının yanı sıra duvar kalıntıları içerisinde küçük toprak kaseye daha ulaştık. Duvarın bir eve ait olduğu ve ev sahibinin ziynet eşyalarını ve mal varlığını duvar arasına avuç içi büyüklüğündeki toprak kaselerde saklamış olabileceği ihtimali üzerinde duruyoruz. O zamanki koşullarda mal varlığını gömmüş diye düşünüyoruz. Şimdi duvar etrafında kazılarımızı genişleterek alanın niteliğini anlamaya çalışıyoruz. Toprak kaselerde bulunan kültür varlıklarının Bizans, İlhanlılar ve Eyyübiler dönemine ait olduğuna dair bilgilere ulaşıldı. Kazılarda MÖ 3000 yılına ait höyük izine rastlandı. Çalışmalarımız sürüyor.''

-KÖYLERİNE YOL VE SAĞLIK HİZMETİ İSTEDİLER-

Sürekli köylüleri, kanalizasyon kazıları sırasında ortaya çıkan gömüyle şaşkına döndüklerini, yüzyıllardır köyde tarihi eser değeri taşıyan sikke ve benzeri nesneye rastlamadıklarını söyledi.

Her yıl pamuk toplamaya gittiklerini, buradan kazandıkları parayla geçimlerini sağladıklarını belirten köylülerden Hamit Alkan, ''Yıllardır bir hazinenin üzerinde oturuyoruz da haberimiz yok. Devlet köyümüzü koruma altına almalı ve bize yeni yerleşim alanında ev yapmalıdır. Köyümüzde sağlık ocağı yok. Köydeki yollar bozuk. Devletin köyümüze yol ve sağlık hizmeti getirmesini istiyoruz'' dedi.


Elimde define var diyene kanmayın

Emniyet Genel Müdürlüğü, vatandaşları define dolandırıcılarına karşı dikkatli olmaları konusunda uyardı.
Emniyet Genel Müdürlüğünün resmi internet sitesinde yer verilen duyuruda, son günlerde ülke genelinde define dolandırıcılığı olaylarının meydana geldiği hatırlatıldı.

Dolandırıcıların bu amaçla kendilerini özellikle asker arkadaşı ya da asker arkadaşının akrabası olarak tanıttıkları, ellerinde gömülü vaziyette içinde altın olan küp olduğu, ancak küpün büyülü olduğu, büyünün yurt dışında bulunan bir papaz tarafından bozulabileceğini söyledikleri belirtildi.

Uyarıda, bu şekilde sözlerle ikna ederek dolandırıcılık yapmaya çalışan kişilere itibar edilmemesi ve en yakın kolluk birimine müracaatta bulunulması istendi.

DEFİNE HABERLERİ

Define Haberleri

Tarihi havuzda define avı

Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Koruma ve Güvenlik Müdürü'nün, Halkalı'daki Roma'dan kalma Kleopatra havuzunda kompresörlerle define aradığı iddia edildi.

Halkalı'da Roma döneminden kalma ve Kleopatra'nın süt banyosu yaptığına inanılan havuzun da bulunduğu tarihi bölge, geçmişte defalarca define avcılarının talanına maruz kaldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi 20 yıl önce tarihi bölgeyi yanıcı ve patlayıcı maddelerin depolandığı 350 dönüm arazinin sınırları içine katarak koruma altına aldı.

İTFAİYE ERİ FARKETTİ

Ancak bu defa da bizzat bir belediye çalışanının, söz konusu bölgede define aradığı iddia edildi. İddiaların göbeğindeki isimse, 15 gün önce bir gece yarısı dev kompresör ve projektörlerle havuzun ortasını kazdığı öne sürülen İBB Kontrol Daire Başkanlığı'na bağlı Koruma ve Güvenlik Müdürü İsmail Özbek. Depoların bulunduğu alana zaman zaman denetim için gelen İsmail Özbek, havuzun altında üç ton altın bulunduğu söylentilerine dayanamayarak kazı yapmaya karar verdi ve iki gün boyunca aramalarını sürdürdü. Yine iddiaya göre yanıcı maddeler nedeni ile itfaiye teşkilatından da bir ekibin nöbet tuttuğu kurumda görevliitfaiye eri Sezgin Şen, olayı fark ederek merkeze bildirdi. Bunun üzerine kazıyı durduran müdür hızla çukuru kapatarak havuzu yeniden suyla doldurdu. Olayın ardından zabıta müdür yardımcılığına atanan Özbek'in daha önce de mezarlıklar müdürlüğünde görevliyken, sahipsiz mezarları başkalarına satmaktan dolayı disiplin cezası aldığı öğrenildi.

'İFTARA GİTMİŞTİM'

Olayla ilgili yürütülen soruşturma sonucunda olay gecesi görev yapan güvenlik görevlisi Bayram Aksoy sorumlu bulunarak kendisine uyarı cezası verildi. Özbek'in yerine ise Mehmet Comcuoğlu müdür olarak atandı. Müdür İsmail Özbek ise iddiaları yalanlayarak söz konusu gece, olay yerine denetleme ve iftara katılmak amacıyla gittiğini belirtti. Özbek "İftardan sonra oradaki görevli arkadaşlardan biriyle havuzun etrafında gezerken, bazı arkadaşları havuzun içinde gördüm. 'Orada ne yapıyorsanız hemen kapatın, çünkü yasal değildir' dedim. Kontrol daire başkanına da gerekli bilgileri verdim. Ben görevimi yaptım, bir kabahatim yok "diye konuştu.


-------------------------------------------


Allianoi kazısında define heyecanı

İZMİR'İN Bergama ilçesi yakınlarında, Yortanlı Barajı'nın suları altında kalacak Allianoi Antik Kenti'ndeki kurtarma kazısında altın sikkeler bulundu. Allianoi Kazı Heyeti Başkanı Doç. Dr. Ahmet Yaraş şunları söyledi: "Kazı çalışmasında, Geç Roma Çağı'nda İmparator Focas dönemine ait 8 altın sikke bulundu. Son derece iyi korunmuşlar. Bu sikkelerden 1998 yılında 10 adet, 2001 yılında 1 adet bulunmuştu. Bugüne kadar Bergama Müzesi'ne envanterlik ve etütlük değerde toplam 11 binin üzerinde gümüş ve bronz sikke teslim edildi."


-------------------------------------------


392 milyon YTL verdi, defineli arsa ’TOBB İstanbul’ olacak

Emlak Konut’un Zeytinburnu’ndaki 73 bin metrekarelik ’defineli arsa’ ihalesine en yüksek teklifi 392 milyon YTL ile TOBB verdi. TOBB, ihale onaylandıktan sonra bu arsaya ’TOBB İstanbul Kompleksini’ inşa edecek.

TÜRKİYE Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) AŞ’ye (Emlak Konut) ait ve define arama iddialarıyla gündeme gelen Zeytinburnu’ndaki iki ayrı arsanın ihalesinde, büyük parsel olan 73 bin metrekarelik kısma en yüksek teklifi verdi. TOBB’un bu arsayı ’TOBB İstanbul Kompleksini’ inşa etmek için almak istediği belirtildi. Kadıköy Ataşehir’deki Emlak Konut Genel Müdürlüğü’nde yapılan ihalede, 73.015,5 metrekarelik iki parsel, açık artırma yöntemiyle ayrı ayrı satışa sunuldu. 73 bin metre karelik arsaya en yüksek fiyatı TOBB verdi. TOBB, arazinin ihalesine, yüzde 18 KDV hariç 392 milyon YTL teklif verdi. Diğer 15 bin 550 metrekarelik arsaya ise en yüksek teklifi yüzde 18 KDV hariç 87 milyon YTL peşin bedelle Ottoman Emlak İnşaat verdi. Her iki arsanın satışı için düzenlenen ihaleye, TOBB dışında 5 yerli firma katıldı.

LEVENT’TEN SAHİLE: Emlak Konut’un, Zeytinburnu arsasına en yüksek teklifi veren TOBB, satışın onaylanmasından sonra buraya, "TOBB İstanbul Kompleksini" inşa etmeyi planlıyor. Arsanın büyük bölümüne yapılacak kompleks, şu anda Levent’teki TOBB Plaza’ya sığmayan birçok birimi bir araya toplayacak. Emlak Konut’a ait Zeytiburnu arsalarının satıştan elde edilecek toplam 565 milyon YTL dolayındaki gelirle Konut Edindirme Yardımı ödemeleri yapılacak.

DEFİNE PAYLAŞILACAK: Zeytinburnu’ndaki arsada "devletin define-altın arayacağı" iddia ediliyordu. TOKİ iştiraki Emlak Konut ise tapuya "Define bulunması halinde bu definenin yüzde 50’sinin devlete, yüzde 25’nin arsa sahibine ve yüzde 25’inin de Emlak Konut’a ait olacağına dair bir şerh konulacağını bildirmişti. İhale öncesinde tapuya söz konusu şerhin konulduğu öğrenildi.

’Satılan arsada 10 milyar dolarlık altın var’ iddiası

TOBB’un en yüksek teklifi verdiği arsada nominal değeri 2 milyar doları, antika değeri 10 milyar doları bulan altın olduğunu iddia ediliyor. İddiaya göre Almanlar Birinci Dünya Savaşı sırasında, yenilgi ihtimalini düşünerek hazinelerinin bir kısmını Yavuz ve Midilli Zırhlısı ile İstanbul’a göndermişler. Altınlar bu alan içindeki mağaralara gömülmüş. Almanlar savaşı kaybedince hazine burada kalmış ve unutulmuş. Birinci Dünya Savaşı sırasında Alman Goeben ve Breslau Zırhlıları, İstanbul’a sığınmış, gemilerin, Osmanlı tarafından satın alındığı açıklanmıştı. O güne kadar savaşta tarafsız kalan Osmanlı, Rusya ve İngiltere’yi kızdırmıştı. Yavuz ve Midilli isimleriyle Karadeniz’e açılan gemiler Odessa ve Sivastopol limanlarını bombalamıştı. Osmanlı Devleti de bu nedenle Birinci Dünya Savaşı’na girmiş sayıldı.


-------------------------------------------



Definenin böylesi görülmedi

Define avcıları İngiliz korsanların bundan 300 yıl önce sakladığı 10 milyar dolarlık İnka altınlarının peşinde

Bir grup bilimadamı Pasifik Okyanusu'ndaki bir adada dünyanın en değerli korsan definesini arıyor. Dünyanın en tanınmış define avcılarından Hollandalı Bernard Keiser'in başkanlığındaki ekip aradıkları hazinenin değerinin 10 milyar dolar olduğunu tahmin ediyor.

Hazinenin ünlü korsan George Anson tarafından 1716 yılında Şili kıyıları önündeki Robinson Crusoe adasına saklandığı rivayet ediliyor. Efsanevi hazine, İnkaların altınlarından oluşuyor. George Anson bu hazineyi, onu İnkalar'dan çalan İspanyollardan ele geçiriyor. İspanyol gemileri hazineyi geri alabilmek için bütün denizlerde Anson'ın ve gemisi 'Unicorn'un peşine düşünce de saklamak için bu adaya gömüyor.

Robinson Crusoe adası yüzyıllar boyunca korsanların üssü olmuş. Adaya yanaşan korsanlar burada gemilerini tamir etmiş ve taze su depolamış. 1704 yılında İskoçyalı korsan Alexander Selkirk, kaptanıyla münakaşa edince ceza olarak adaya bırakılmış. Selkirk adada 5 yıl tek başına yaşam savaşı vermiş. Selkirk'in hatıraları Daniel Defoe'yüa ünlü romanı Robinson Crusoe'yu yazmak için esin kaynağı olmuş. Adaya 1966 yılında bu nedenle 'Robinson Crusoe' adı verildi.

Define avcıları eğer aramalarında başarılı olurlarsa, İnkalar'ın altınının dörtte birine sahip olacaklar. Definenin geri kalan kısmı aramalara izin veren ve sürekli kontrol altında tutan Şili hükümetine gidecek.


-------------------------------------------


Ahtapottan define çıktı

GÜNEY Kore’de Japon denizinde avlanmakta olan Koreli balıkçı Kim Yong-Chul, ağlarına takılan bir ahtapotun solungaçları arasında 12’nci yüzyıldan kalma çok değerli çanak çömlek parçaları buldu. 900 yıllık parçaların Koryo Hanedanlığı zamanında kraliyete ait batan bir gemiden deniz dibine dağılmış olabileceği açıklandı.


-------------------------------------------


Sultanahmet'te define aradılar

Sultanahmet'teki tarihi mezar içinde define arayan 4 kafadar yakayı ele verdi. Eminönü'nde geçtiğimiz ay meydana gelen olayda, Tavukhane Sokak üzerindeki tarihi mezardan sesler geldiği ihbarı alan polis, Muhammet Ö., Eyüp Ö., İrfan Y. ve Ramazan Ç.'yi gözaltına aldı. Yapılan aramada, mezarın 2 metrekarelik bölümünün kazıldığı tespit edilirken, levye ve bir çapa ele geçirildi. Sorgulanan define avcıları, ilk ifadelerinde, altın ya da tarihi eser bulabilecekleri duyumu almaları nedeniyle mezarı kazdıklarını itiraf etti. Adliyede suçlamaları reddeden zanlılar, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Ancak dosyayı kapatmayan savcılık, zanlılar hakkında, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet suçundan 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı. Ali OKTAY / İSTANBUL


------------------------------------------


TARİH KAÇAKÇISI ARKEOLOG

İstanbul'da, Mehmet Şahin isimli arkeolog, M.Ö 4. yüzyıl Hellenistik döneme ait üzerlerinde Yunan tanrılarının cinsellik ve savaş sahnelerinin bulunduğu pişmiş topraktan yapılma 8 parça tarihi eseri satmak isterken yakalandı. Şahin hakkında, başka bir suçtan gıyabi tutuklama kararı bulunduğu bildirildi.


-------------------------------------------


Define merakı Türkiye'yi sardı

Kolay yoldan zengin olmak isteyenler, define peşine düştü. Tonlarca altın bulunduğu iddiasıyla Konya'da bir mağara ile Edirne'de Belediye Binası'nın bahçesi kazıldı. Önceki gün de Bartın'ın Amasra İlçesi açıklarında binlerce altın ve gümüş sikkeyle battığına inanılan bir Osmanlı gemisinin çıkarılması için planlar yapıldığı gündeme geldi.

Benzeri bir gelişme bugünlerde Adana'da yaşanıyor. Kıbrıs Rum Kesimi'nin eski liderlerinden Makarios'un da doğum yeri olduğu iddia edilen Feke İlçesi'nin Gürümze Köyü'nde, Niğdeli Bayram A., Müze Müdürlüğü'nden ruhsat alarak, 120 metrekarelik alanda define kazısı başlattı. Bayram A.'nın, Kurtuluş Savaşı sırasında Gürümze Köyü'nde çıkan çatışmada bir kız çocuğu dışında tüm Rumların öldüğü, hayatta kalan ve daha sonra İstanbul'a yerleşen kızın ise savaştan hemen önce köyde 'Yedi katır yükü altın gömüldüğü' yolundaki anlatımından yola çıkarak köyde kazı yaptırdığı öğrenildi. Jandarma ve Müze Müdürlüğü personeli nezaretinde yapılan kazıyı sekiz işçi yürütüyor. Bayram A. kazdıkları yerde gömüye rastlamamaları halinde yeni ruhsatlar alarak başka bölgelerde de arama yapacaklarını söyledi. (AA)


-------------------------------------


Atlantik'te 'define' avı

Polis ve uluslararası uyuşturucu mafyası, Roddy McLean adlı kaçakçının ölmeden önce Azor Adaları'nın açıklarına gömdüğü sanılan 10 milyon sterlinlik esrarı arıyor.

Konteynerin İçinde
Uluslararası uyuşturucu mafyası hummalı bir şekilde, Atlas Okyanusu'nda 'define' arıyor. İngiliz uyuşturucu kaçakçısı Roddy McLean'in ölmeden kısa süre, Azor Adaları'nın açıklarına 10 milyon sterlin değerinde (Yaklaşık 25 milyon YTL) esrar sakladığına inanılıyor. Bir dönem İngiliz Gizli Servisi MI5 için casusluk yapmakla da suçlanan 'Temel Reis' lakaplı McLean'in esrarı, su geçirmez konteynerler içinde denize attığı düşünülüyor.

İpucu Kitapta
Polis ve mafya, Roddy McLean'in hayatını anlatan 'Cut-Throat' adlı kitapta, esrarın saklandığı yer hakkında ipuçları bulunduğuna inanıyor. McLean'in yeğeni tarafından yazılan kitaptaki 'İpucunun yardımıyla hazinemi bulacak ve Fas'ın çok iyi korunmuş üç tonluk nadide parçasına sahip olacaksın' cümlesi, dikkat çekiyor. Kitabı yazan Wayne Tallon ise, esrarın gömüldüğü yeri bilmediğini söylüyor.


-------------------------------------


Define yüzünden savaş çıkacak!

Dört milyar dolarlık yüküyle 1694'te Cebelitarık'ta batan Sussex adlı gemi, İngiltere ve İspanya arasında krize neden oldu. İki ülke de definede hak iddia ediyor.

765 metre derinde
1694'te dört milyar dolarlık yükle Cebelitarık'ta batan savaş gemisi Sussex, İngiltere ve İspanya arasında krize neden oldu. Bugüne kadar kimsenin çıkaramadığı hazineye ABD'li bir şirket ulaşınca, iki ülkenin arası iyice açıldı. İspanya hazinenin kendi karasularında olduğunu iddia etti. İngiltere ise İspanya'nın hak talebine, Sussex'in İngiliz gemisi olmasını göstererek itiraz etti.

ABD'Lİ ŞİRKET ÇIKARACAK
İSPANYA uluslararası arenada, 10 ton altın ve 100 külçe gümüşten oluşan gemi enkazını çıkarmaya çalışan Odyssey şirketinin faaliyetlerini durdurmaya uğraşıyor. Cebelitarık'a hükmeden İngiltere'nin hazineyi çıkarmak için ABD'li bir şirketle anlaşması, İspanya yönetimini çileden çıkarıyor. Yetkililer, Sussex'in dünyanın en değerli hazinesi olduğunu söylüyor.


-------------------------------------


Büyülü define var mı?

Halk arasındaki söylencelerde 'büyülü defineler' diye bir inanış vardır. Bu definelere, kimsenin ulaşması mümkün değildir. İnanışa göre eğer o definenin yerini tespit edip çıkartmak istiyorsanız, ya ermiş bir hocaya ya bir medyuma ya da o definenin üzerindeki büyüyü bozacak birisine ihtiyacınız olacaktır. Definenin bulunduğu yer, size ya kül şeklinde ya bir yılan veya değişik şekillerde görünebilir. Bunun için yapılması gereken o büyünün bozulduktan sonra definenin oradan alınmasıdır. Peki 'büyülü' diğer bir deyişle 'sahipli' definelerin üzerindeki esrarengiz olay nedir? Büyülü defineler nasıl bozulur? Ne yapmak gerekir? İnanması güç ama, mutlaka size bir büyülü define hikayesi anlatılacaktır. 'Ben gözümle görmediğim şeye inanmam' diyenlere ise define arayanlar şöyle yanıt veriyor: 'Eğer, gerçekten siz cinler alemine inanıyorsanız, büyülü defineye de inanmanız gerekir. Kur'an'daki ayetlerde büyü kelimesi geçer, fakat büyü yapmak haramdır. O zaman büyü varsa, büyülü define niye olmasın?'

-------------------------------------


Cinler çarpar

Türk kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim Memiş Hoca, büyülü defineleri anlatıyor bize. Memiş Hoca'ya göre definelere, büyülü denmesinden ziyade 'sahipli' denmesi daha uygun. İnsanların define arama konusunda birbirlerini aldattıklarını ve sanki yeryüzünün her santim toprağında altın ve hazine varmış gibi davranıldığını belirten Memiş Hoca, bir takım kötü niyetli insanların ellerindeki haritaları eskitilmiş şekle sokarak başka insanlara sattıklarını söyledi. Bir kişinin, yasal yollardan şüphelendiği yerdeki defineyi almasının mümkün olduğunu anlatan Memiş Hoca, çoğu hazinelerin de cinler tarafından korunduğunu kaydetti. Memiş Hoca,' Cinler tarafından korunan defineleri, herhangi bir insanın ortaya çıkartması ve o yerde çalışması imkansızdır. Aksi takdirde cinler, o insanlara zarar verir ve hatta orada bulunan kişiler ya felç olur ya aklını kaybeder ya da ölebilir. Çünkü oradaki hazine, cinlerin kendi nafakalarıdır ve onlara aittir' dedi.

Türkiye ekonomisi düzelir

Müslüman cinlerle irtibat halinde olan bir kimsenin sahipli definelerin yanında mutlaka bulunmasının gerektiğini anlatan Memiş Hoca, kendisinin cinle korunan defineleri çıkarabileceğini söyledi. 'Devlet izniyle ve belirli bir anlaşmayla oradaki hazineleri çıkarabilirim' diyen Memiş Hoca, sözlerini şöyle sürdürdü,' Bir insan böyle bir şüpheyle bana gelirse, ilk önce kendisinden resmi belge almasını isterim. Ve benim de bir emeğim olacağından nafakamı da belirtirim.

Noter kanalıyla özel sözleşme yapıldıktan sonra oraya giderim. Devletin kontrolünde çalışma yapılır. Abdestimi aldıktan sonra iki rekat namaz kılarım. Tütsüler yanar ve tesbihat yapılır. Kendi cinlerimle irtibat kurar ve çalışmaya başlarım. Bir horoz getirildikten sonra onu keser ve duaları okurum. Eğer gerçekten hazine varsa onu oradan çıkartırım. Kimse böyle bir şeye kalkışmasın. Yoksa cinlerin intikamı çok kötü olur. Bu tür olaylara çok inanmak gerekir. Bakanlar Kurulu bana yetki versin, Türkiye'nin ekonomisini düzelteyim.'


------------------------------------------


Piskoposun sözleri gerçek mi?

Hıristiyan aleminin çok ünlü bir piskoposu ölüm döşeğinde, kendisini bekleyen rahiplerden birini yanına çağırır ve 'Türkiye'de yaşayan insanlar, yemeklerini altın kaşıkla yemeye başladılar mı?' diye sorar. 'Hayır' cevabını alan piskopos, 'Türkler, demek ki hala yaşadıkları toprakların altında neler olduğunun farkında değiller' diye karşılık verir.

Akın akın ülkemize geldiler

Kısa süre sonra hayatını kaybeden piskoposun yazılarını inceleyen rahipler, dehşete kapılırlar. Çünkü, kutsal kitapları İncil'in bazı bölümlerinde de yer alan ifadelere göre; Türkiye'deki topraklar, binlerce ton altınla gömülüdür. Gerçekliği tartışılabilecek, tanıklarının itirafı mümkün olmayacak bu olaydan sonra tarihin ilk devirlerinden bu yana medeniyetlerin merkezi olan Türkiye'nin her köşesine özellikle Hıristiyan turistler, gezi gerçekleştirirler. Geliş amaçlarını ve gezdikleri yerleri kimsenin bilmediği bu kişiler, mezarlıklar, kilise kalıntıları, tarihi eserler, çeşmeler, su değirmenleri ve eski yollar ile asırlık çınar ağaçlarının fotoğraflarını çekerler ve bilgi edinirler. Evet, her yıl ülkemize binlerce turist geliyor ve dağ-taş demeden her tarafı geziyorlar. Türkiye'de 10 gün kalıyorlar, 15 gün sonra gidip tekrar geliyorlar. Niçin geldikleri bilinmez ama, Türkiye'nin doğal zenginliklerini, turistik yerlerini çok iyi bildikleri ve ülkemize iyi döviz bıraktıkları kesin.


--------------------------------------------


Defineciler sponsor arıyor

Defineciler, bazen varını yoğunu bu işe yatırıyorlar. Ellerinde ne var ne yoksa satıyorlar. Öyle ki define arama umudundan vazgeçmeyen bu insanlar, parasız kalınca arama çalışmaları için sponsor bile arıyorlar.

Mudanya'nın Eğerce sahillerinde 5 gün boyunca iş makinaları ile aranan 4 bin kiloluk Osmanlı hazinesi bulunamadı. Ancak altın hayali ile resmi arama çalışmalarını yürüten Başaran Mahallesi eski muhtarı Avni Kuş, kasanın çıkartılması için devlet yetkilileri ve zenginlerden destek bekliyor.

67 ortaklı kazı

Bursa'dan 67 arkadaşı ile birlikte Mudanya'nın Eğerce sahillerinde Osmanlı hazinesini arayan 55 yaşındaki Avni Kuş, Türkiye ekonomisinin düzelmesi için bu kasanın çıkartılmasının faydalı olacağını söyledi. İngilizlerin Osmanlı'dan çaldıkları ve içinde 4 bin kilo altın bulunan kasayı Eğerce yakınlarında yakalanacaklarını anlayınca denize bıraktıklarını ileri süren Avni Kuş, 1991 yılında ellerinde harita ile bölgeye gelen 2 Ermeni'nin denizi tarayıp gittiklerine dikkat çekiyor.

5 milyar gitti

Daha sonra köyden devasa kasayı görenlerin olduğunu, kapı zannettikleri kasanın, parlayan halkasına halat takıp çekmeye uğraşanların bulunduğunu anlatan Avni Kuş, 'Biz bu parayı paylaşma hayalinde değiliz. Önemli olan dedelerimizden kalan bu paranın Türkiye ekonomisine katkısının olmasıdır. Her gün yapılan zamlardan kurtuluruz. Devlet yetkililerine sesleniyorum: Bu sahilde görülen kasayı bulmak için fazla bir masraf etmeye gerek olmadan, iş makinaları ile çalışmalara destek olsunlar. Temmuz - Ağustos aylarında sahildeki kumlar daha fazla çekilecek. Bu dönemde çalışma yapıp kasayı çıkartalım. Devlet bu para ile rahatlasın. Bizim bir beklentimiz yok. Biz arama çalışmaları için 5 günde 5 milyar lira harcadık. Ancak gücümüz buna yetti. Kasa hem denizde hem de kumların içerisinde bunu çıkartalım' diye konuştu.


--------------------------------------------


Muhteşem define

Ticaret gemilerinin kabusu, efsane korsan Kaptan Kid'in 225 trilyon değerindeki hazinesi Hint Okyanusu'nda 10 metre derinlikte bulundu

Hint Okyanusu'nun efsane korsanı Kaptan Kid'in yüzyıllar önce batan 'Adventure Galley' adlı gemisindeki hazine bulundu. Madagaskar açıklarındaki Saint Marie Adası'nın kıyısında, 10 metre derinlikte asırlardır duran batıktaki yüzlerce altın ve gümüş para ile değerli eşyayı Barry Clifford adlı ABD'li maceraperest çıkardı.

İngiliz sicimiyle asılmıştı

Batıktan aldığı parçaları tarihçilere inceleten Clifford, 225 trilyon lira değerindeki definenin, ünlü korsan Kaptan Kid'in (1640-1701) gemisine ait olduğunu kanıtladı. Trilyonluk definenin artakalan bölümünü de çıkarmayı planlayan Clifford, bulduğu tarihi eşyalarla gemi parçalarını Boston'da kendisine ait 'Korsan Müzesi'nde sergilemek istediğini açıkladı. Kaptan Kid, 1701'de İngilizler tarafından yakalanıp Londra'da asılmıştı.


--------------------------------------------


Çatalca'da define avcıları yakalandı

Çatalca'nın İnceğiz Köyü'ndeki SİT alanında define arayan 7 kişilik şebeke jandarmanın operasyonu sonucu yakalandı. Çıkarıldıkları mahkemece tutuklanan yedi kişinin İGDAŞ'a iş yapan taşeron firmada çalıştıkları belirlendi.

Hafta sonunda İnceğiz Köyü'ne gelen Ramazan U. (32), Yılmaz D. (33), Zihni A. (58), Mehmet Latif U. (37), Hüsnü G. (51), Orhan U. (28), Oktay U. (32) adlı kişiler piknik yapıyormuş gibi gözüküp ellerindeki kazma ve küreklerle 15 metre kuyu kazdılar. Daha önce burada dedektörlerle inceleme yapan şebeke elemanları çevredeki köylüler tarafından Çatalca Jandarma Karakolu'nu ihbar edildi. Sorgularında kazı yaptıklarını inkar ederek mağaralar bölgesinde piknik yapmaya geldiklerini söyleyen şahıslar 'Biz İGDAŞ'ta kazı yapan bir taşeron firmada çalışıyoruz. Buraya piknik yapmaya geldik' dedi. Karakoldaki ifadelerinin ardından Çatalca Adliyesi'ne sevk edilen şahıslar savcılıkta verdiği ifadelerde suçlarını itiraf etti ve Çerkezköy Cezaevi'ne gönderildi.


--------------------------------------------


Define için tarihi köprüyü yıktılar

Samsun'un Bakacak ve Karaperçin köylerini arasındaki Değirmendere üzerinde bulunan tarihi kemer köprü, define uğruna kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından dinamitlenerek yıkıldı. Yüzlerce yıllık tarihe sahip olduğu bildirilen ve kesme taştan inşa edilmiş kemerli köprünün yıkılmasıyla birlikte Karaperçin ve Bakacak köylerini birbirine bağlayan iki yoldan birisi de kullanılamaz hale geldi. Su seviyesinden yüksekliği yaklaşık 15 metre, iki yaka arasındaki açıklığı ise yaklaşık 25 metre olan tarihi köprünün dinamitlenmesi üzerine soruşturma başlatıldığını belirten Kaymakam Ahmet Turan, köprünün muhtemelen define aramak amacıyla dinamitlenmiş olacağını belirtti.

Böylesini görmedik

Kaymakam Turan şunları söyledi: 'Bu bölgede yoğun bir define arama talebi var. Sanırım köprüyü de bu maksatla havaya uçurdular. Olayı soruşturuyoruz. Yerleşim birimlerine uzak olması nedeniyle bu işi kolaylıkla gerçekleştirmiş olabilirler. Henüz bir ipucu elde edilemedi.'

İl Kültür Müdürlüğü yetkilileri ise olayla ilgili olarak Müze Müdürlüğü'nün raporunun beklendiğini kaydederek, 'Çok sayıdaki tarihi eserin defineciler tarafından tahrip edilmesine rastlanıyordu, ancak bugüne kadar benzer bir olaya rastlamadık' dediler.


--------------------------------------------


Altınların yarısı bizim

EDİRNE Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, atık su kazıları sırasında bulunan altının yüzde 50’sinin belediyeye verilmesi gerektiğini söyledi. Sedefçi, İller Bankası finansmanıyla Kirişhane’de Edirne Merkez Yağmur Suyu Toplama ve Kanalizasyon inşaatının yapıldığını ve altının bu alanda bulunduğunu hatırlattı. Bu bölgede bir küp altının gömülü olduğu iddiasının kendisine ulaştığını belirten Başkan, kazılarda 33 tarihi altın paranın bulunduğunu, daha detaylı bir arama yapılması gerektiğine inandığını söyledi.

DEFİNE ARAMAYA SON

Sedefçi, şöyle konuştu: “Sürekli hacizlerle boğuşan bir belediye olarak bu bizim için büyük bir şans. Daha önce de define bulmak amacıyla Edirne Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü bahçesinde kazı çalışması yapmıştık. Yanlış yerde kazı yapmışız. Sonuçta belediyenin mülkiyeti olan bir yerde altın bulundu, bildiğim kadarıyla yüzde 50’sini belediyeye vermeleri gerekiyor. Bundan sonra ben altın aramayacağım.”


Rumlar mı gömmüştü

İNŞAAT işçilerince bulunan altınların devamının çalınmış olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor. 1800 sonlarına ait olduğu belirlenen Osmanlı ve Avrupa’nın değişik ülkelerine ait 33 altın sikke, resmi kurumlara teslim edildi. Araştırmacı yazar Oral Onur, altınların Rumlara ait olduğunu, mübadele döneminde gömmüş olabileceklerini iddia etti.

Define prosedürü

BULUNAN definenin değeri Maliye Bakanlığı’nca tespit edilir. Arazi Hazine’ye aitse definenin yüzde 50’si Hazine’ye, yüzde 50’si define arayıcısına; özel veya tüzel kişilere aitse, yüzde 40’ı arayıcıya, yüzde 10’u arazi sahibine, yüzde 50’si de Hazine’ye verilir. Vatandaş tesadüfen define bulduysa, arama izni olmadığı için, definenin dağıtılmasında bu kurallar uygulanmaz. Arkeologların eser hakkında tarihi değer takdirinden sonra, bakanlıktan ödenek talep edilir ve hazineyi bulana ödül verilir.


--------------------------------------------


İmamın rüyası


Emekli İmam Rasim Yıldırım'ın rüyasında gördüğü 2 ton altına ulaşabilmek için 20 defineci kazı çalışması başlattı

Emekli bir imamın gördüğü rüya üzerine harekete geçen 20 hazineci, 2 ton altın bulma umuduyla define kazısı başlattı.

2 ton altın

Samsun'da, emekli İmam Rasim Yıldırım (62), bir gece rüyasında Hasköy Teknepınar yöresindeki eski bir değirmenin yakınında 2 ton altın gömülü olduğunu gördü. Yıldırım, rüyasını çevresindekilere anlattı. İmamın rüyası üzerine bir araya gelen, aralarında profesyonel definecilerin de bulunduğu 20 kişi, define aramak için Samsun Arkeoloji Müzesi'nden izin aldı. Müze Müdürlüğü, Milli Emlak Müdürlüğü ve jandarma ekiplerinin kontrolünde greyderlerle kazı çalışmaları başladı. Bölgede gömülü büyük bir define olduğunun söylendiğini anlatan emekli imam, bu amaçla daha önce de kazı yapıldığını belirtti. Yörede eskiden Rum ve Ermeniler'in yaşadığını anlatan Rasim Yıldırım, 'Buralarda bir yerde define var, buna eminim. Umarım rüyam doğru çıkar' dedi.

Hastalık halinde

Müze Müdürlüğü yetkilileri de, bugüne kadar çok sayıda kazı izni verdiklerini kaydederek, 'Vatandaş büyük umutla kazı izni alıyor. Ancak, sonuç hüsran oluyor. Bu işi hastalık haline getirenler var. Bu çok tehlikeli' dedi.


--------------------------------------------


Define kazan iki kişi göçük kurbanı

Sinop'ta kaçak define kazısı sırasında toprak altında kalan 2 kişi öldü. Erfelek ilçesinde kaçak kazı yaptıkları bildirilen 4 kişinin çalışmaları sırasında toprak kayması meydana geldi. Yaklaşık 6 metrelik çukurda oluşan göçük sırasında toprak altında kalan Nuriye Karataş (44) ve Hikmet Gedik (51) yaşamını yitirdi.


--------------------------------------------



Kaymakam Gölde Define Arandığı Haberlerini Yalanladı

Beyağaç Kaymakamı Şakir Öner Öztürk, Bazı Basın Organlarında Yayımlanan 'Defineciler Gölü Boşaltmaya Kalktı' ve 'Doğaya Hazine Talanı' Başlıklı Haberlerde, Kartal Gölünün Altın Heykel Bulmayı Umanlar Tarafından Kurutulup Kazıldığı Yönündeki Bilgiler Tamamen Gerçek Dışı Olduğunu Bildirdi.

Beyağaç Kaymakamı Şakir Öner Öztürk, bazı basın organlarında yayımlanan 'Defineciler gölü boşaltmaya kalktı' ve 'Doğaya hazine talanı' başlıklı haberlerde, Kartal gölünün altın heykel bulmayı umanlar tarafından kurutulup kazıldığı yönündeki bilgiler tamamen gerçek dışı olduğunu bildirdi.

Kaymakam Öztürk, Cihan muhabirine yaptığı açıklamada daha önce 2004 yılında gölde hazine avcılarının kazı yaptığı haberlerinin medyada yer aldığını hatırlatarak, şimdikilerin de onların kopyası olduğunu ifade etti. Öztürk, "2004 yılında gölde yapılan bu tür kazıları bildiğimizden konu üzerinde hassasiyetle durulmuş, devamlı olarak İlçe Jandarma Komutanlığı ve Orman İşletme Müdürlüğü vasıtasıyla alan kontrol altına alınmıştır. Şahsım tarafından alan bizzat incelenmiş olup şu an için olağan dışı hiçbir durum sözkonusu değildir." dedi.

Çalışmaları sonucu Kartal gölünün kuruması bir yana, son yılların en yüksek su seviyesine ulaştığını belirten Kaymakam Öztürk, "Bundan sonra da konu hassasiyetle incelenecek ve gerekli çalışmalar devam edecektir." şeklinde konuştu.

Bazı basın organlarında, Denizli'nin Beyağaç ilçesindeki Sandıras dağının 2 bin metre râkımlı zirvesinde bulunan 3 milyon yıllık krater gölü Kartal'ın, çift başlı altın kartal heykeli bulmayı ümit eden define avcılarınca boşaltılmak istendiği yazılmıştı.

Mardin'de topraktan üçüncü küp çıktı

Mardin Müze Müdürü Nihat Erdoğan, Kızıltepe ilçesinin Sürekli köyündeki kazı çalışmalarında, içinde kültür varlıklarının olduğu toprak bir kase daha bulunduğunu söyledi.

Müze Müdürü Erdoğan, gazetecilere yaptığı açıklamada, Kızıltepe ilçesine bağlı Sürekli köyünde yapılan kazılarla ilgili ilk etapta ele geçirilen altın, gümüş ve bronzdan sikke ve ziynet eşyalarının bir kadına ait olabileceği ihtimali üzerinde durduklarını ancak kazı devam ettikçe ulaştıkları kültür varlıklarının gömü görüntüsü verdiğini belirtti.

Kazı yapılan alanda, içinde kültür varlıklarının olduğu üçüncü toprak kasenin bulunduğunu ve duvar kalıntılarına rastladıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

''104'ü altın olmak üzere 300 dolayında, boncuk, bilezik ve ziynet eşyasından oluşan kültür varlığına ulaştık. Bunlar arasında gümüş ve bronz sikkeler de bulunuyor. Toprak kasedeki kültür varlıklarının yanı sıra duvar kalıntıları içerisinde küçük toprak kaseye daha ulaştık. Duvarın bir eve ait olduğu ve ev sahibinin ziynet eşyalarını ve mal varlığını duvar arasına avuç içi büyüklüğündeki toprak kaselerde saklamış olabileceği ihtimali üzerinde duruyoruz. O zamanki koşullarda mal varlığını gömmüş diye düşünüyoruz. Şimdi duvar etrafında kazılarımızı genişleterek alanın niteliğini anlamaya çalışıyoruz. Toprak kaselerde bulunan kültür varlıklarının Bizans, İlhanlılar ve Eyyübiler dönemine ait olduğuna dair bilgilere ulaşıldı. Kazılarda MÖ 3000 yılına ait höyük izine rastlandı. Çalışmalarımız sürüyor.''

-KÖYLERİNE YOL VE SAĞLIK HİZMETİ İSTEDİLER-

Sürekli köylüleri, kanalizasyon kazıları sırasında ortaya çıkan gömüyle şaşkına döndüklerini, yüzyıllardır köyde tarihi eser değeri taşıyan sikke ve benzeri nesneye rastlamadıklarını söyledi.

Her yıl pamuk toplamaya gittiklerini, buradan kazandıkları parayla geçimlerini sağladıklarını belirten köylülerden Hamit Alkan, ''Yıllardır bir hazinenin üzerinde oturuyoruz da haberimiz yok. Devlet köyümüzü koruma altına almalı ve bize yeni yerleşim alanında ev yapmalıdır. Köyümüzde sağlık ocağı yok. Köydeki yollar bozuk. Devletin köyümüze yol ve sağlık hizmeti getirmesini istiyoruz'' dedi.


Elimde define var diyene kanmayın

Emniyet Genel Müdürlüğü, vatandaşları define dolandırıcılarına karşı dikkatli olmaları konusunda uyardı.
Emniyet Genel Müdürlüğünün resmi internet sitesinde yer verilen duyuruda, son günlerde ülke genelinde define dolandırıcılığı olaylarının meydana geldiği hatırlatıldı.

Dolandırıcıların bu amaçla kendilerini özellikle asker arkadaşı ya da asker arkadaşının akrabası olarak tanıttıkları, ellerinde gömülü vaziyette içinde altın olan küp olduğu, ancak küpün büyülü olduğu, büyünün yurt dışında bulunan bir papaz tarafından bozulabileceğini söyledikleri belirtildi.

Uyarıda, bu şekilde sözlerle ikna ederek dolandırıcılık yapmaya çalışan kişilere itibar edilmemesi ve en yakın kolluk birimine müracaatta bulunulması istendi.