29 Nisan 2011 Cuma

ROMA İMPARATORLUĞUNDA TAŞ OCAKLARI

Roma mermer ticaretinin en gerekli ön koşulu, Pax Romana'nın kurulmasıydı. Böylece İspanya'dan Yakındoğu'ya kadar Roma'nın tek politik güç haline gelmesi, Akdeniz'in ekonomik potansiyelini geliştirmesini sağladı. Mısır'ın ele geçirilmesi ise Romalılar'ın iyi yapı malzemesi sağlayan taş ocaklarına sahip olması yanında, büyük monolitlerin kullanıldığı farklı bir mimari gelenekle tanışmasına yol açtı. Roma'nın imparatorluk başkenti olarak kurulması ile geniş ve doymak bilmez bir pazar açılmış oldu. Luna mermeri Roma'ya MÖ 36'da ulaşmıştı ve sonraki 150 yıl boyunca başkentteki yapıların çoğunun beyaz mermer ihtiyacını karşıladı. Ama bir süre sonra yeni taş ocaklarının araştırılması ve eskilerinin yeniden açılması da Roma'ya yetmedi. Tiberius ve onun hemen ardılları döneminde tüm sistem yeniden gözden geçirildi ve kısmen küçük ayarlamalarla tüm imparatorluk dönemi boyunca ve Bizans dönemi içinde rahatça sürdürülen temellere oturtuldu. Suetonius, MS 17'de, Tiberius'un önemli madenleri ve taş ocaklarını imparatorluk denetimine aldığını bildirmektedir: plurimis etiam civitatibus et privatis veteres immunitates et ius metallorum ac vectigalium adempta ("Birçok büyük kentin ve özel bireyin maden kaynakları ve vectigalia üstündeki eski dokunulmazlıklarını ve haklarını kaldırdı") (Suetonius, Tiberius 49). MS 1. yy.'ın ortasında, artık kesinlikle, büyük taş ocakları imparatorluk ya da eyalet denetimindeydi. Çoğu yerel gereksinimi karşılamaya yönelik ama içlerinden bazılarının ihracat da yaptığı diğer taş ocakları ise kentsel ya da özel denetim altında kaldı. Taş ocakları imparatorluk köleleri ve azatlılar tarafından doğrudan ya da müteahhitler aracılığıyla işletilmişlerdir. Özellikle sınır bölgelerinde askeri amaçlarla legionlar tarafından işletilen taş ocakları olduğu bilinmektedir (resim 9). MS 1. yy.'ın ikinci yarısında sistem Roma'da tam olarak etkin duruma gelmiştir. Bu konuda Domitianus ve Traianus'un bayındırlık programlarının büyük etkisi olmuştur. MS 2. yy.'da iyi cins mermerler herhangi bir kentin ya da bireyin satın alabileceği kadar bol bulunabiliyordu. Bu dönemde üretim, Hadrian'ın Karystos'ta ve Antoninus Pius ve Marcus Aurelius'un Simitthus'da açtığı taş ocaklarıyla artmıştı.

Resim 9 Fırat'ın batı yakasındaki Ehneş'te Legio IV Scythica
tarafından işletilmiş kireçtaşı ocağı (Gaziantep). [Foto: Müjde Türkmen]

A. TAŞ OCAKLARININ İŞLETİLMESİ
Taş ocakları resmi olarak atanmış memurlar (imparatorluk köleleri ya da azatlılar) tarafından düzenlenirdi. Memurlar imparatora karşı sorumluydu ve sorumluluk raporları tutarlardı. Bu raporlar çizili ya da boyalı yazıtlar formunda ya da bazen kurşun mühürler halinde tutulurdu. Bunlar taş ocaklarındaki bloklara işlevlerine göre eklenirdi. Bazı bloklarda denetleyici tarafından ıskartaya çıkarıldığını belirten işaretler vardı. En erken ocak yazıtı Nero dönemine aittir ve MS 64'e tarihlenir. En geç olanı Dokimeion ocaklarında kaydedilen ve MS 236'ya tarihlenen bir blok üzerindedir. İmparatorluğun malı olan bazı ocaklarda bu işaretlere rastlanmamış olması ve yazıt formülünün ocaklara göre farklılıklar göstermesi ise bu konudaki çalışmalar için sorun oluşturmaktadır. Dokimeion ocaklarında bulunmuş bir pavonazzetto bloğu üzerindeki tipik yazıt, taş ocaklarının imparatorluğun malı ve denetiminde olduğunu göstermektedir: Imp Antoni(no) n(ostro) iii et Imp Vero n(ostro) ii cos, off(icina) Andae caes(ura) Domes(tici) loco xliii, b(racchio) quar(to). Burada imparatorlar Marcus Aurelius ve Lucius Verus, tarih MS 161'dir. Officina ya da atölye Anda ya da Andas'ın denetimindedir. Domesticus caesura (blokların kesilmesi ve bu işten sorumlu olan memurlar) sorumlusudur. Blok locus (taşın ocak içinde çıkarıldığı yer) 43'ten çıkarılmıştır ve bracchium (taş ocağının daha büyük bir kolu) 4, parçanın çıkarıldığı ocak bölümünü gösterir.
Özel siparişler dışında artık inşaat malzemesi almak için doğrudan taş ocaklarına gitmek yerine, fazla üretimi temel alan bir sistem geliştirildi. Üretilen malzeme mermer depolarında stoklandı. Bugün bile taş ocaklarında asla gönderilmemiş olan sütun ve başlık yığınları bulunmaktadır (resim 10). Fazla üretim ve stoklamanın yan gelişmesi olarak taş ürünleri tek tipte yapılmaya başlandı. Sütunlar ve bloklar genellikle standart boyutlarda ihraç ediliyordu. Kaplama levhalarının standart boyutta üretilmesi tabakaların boşa harcanmadan kesilebilmesini de sağladı. Sütunlar genellikle, neredeyse tamamlanmış biçimde, her iki ucunda birer kuşak bırakılarak ihraç edilirdi (DODGE 1992: 25-26; WAELKENS 1988:19). Böylece taşıma sırasında sütunların uçları korunmuş oluyor ve istenirse bu kısımlar daha sonra silmeler halinde işlenebiliyordu. Lahitler, diğer mimari elemanlar ve bazı heykeller kabaca işlenmiş olarak gönderilirdi. Dokimeion ocakları genellikle ürünleri bitmiş durumda ihraç etmesiyle bir istisna oluşturmaktadır. Bu, uzun yol boyunca taşınırken zarar görme riskini arttırmasına karşın ağırlık en aza indirilmiştir. Aynı durum kısmen Prokonnessos ocakları için de geçerlidir (ASGARİ 1995: 100).

Resim 10 Selinus G tapınağı için hazırlanmış ve
hala Cusa'daki taş ocağında duran sütun kasnakları.
Bazı taş ocaklarında, çıkarılan taşın işlenme özelliklerini bilen ve yarı işlenmiş (bazı ocaklarda tam işlenmiş) hale getirilmesinden sorumlu taş ustaları grubu bulundurulmaktaydı. Ocaklar malzemeyi sağladıkları gibi malzemeyi inşaat alanında işleyecek ustaları (heykeltraşlar ve mimarlar) da sağlayabilirdi.
Tüm bu gelişmeler yanında hem siparişlerle hem de taşımacılıkla ilgilenen denizaşırı acentalar kuruldu. Bu durum bazı taş ocaklarını özel pazarlar geliştirmeye ve özellikle lahit üretiminde, bölgesel olarak yeğ tutulan nitelikler edinmeye yöneltti. Daha iyi kalitedeki mermer ocaklarına ulaşmak için daha uzakta, iç kısımlarda kurulmuş olan atölyeler (örneğin Dokimeion), neredeyse doğrudan gemilere doldurulabilen önceden hazırlanmış ürünlerle asla yarışamadılar. Bu yüzden Dokimeion zengin müşteriler için heykel, portre ya da lahit olan özenli, tam işlenmiş malların üretiminde uzmanlaştı. Luna taş ocakları yarı işlenmiş mimari elemanların, opus sectile parçalarının üretimi ve yarı işlenmiş mallar üstüne yoğunlaşan bir mermer endüstrisi kurmuştur (DOLCI 1988: 83). Üretimdeki bu seçicilik daha hızlı dağıtım, hammaddenin ve yarı işlenmiş ürünlerin daha düşük maliyete sahip olması gibi yararlar sağlamıştır. Böylece ocaklarda ya da ocakların yakınındaki atölyelerdeki üretim işleminin imparatorluğun her yerinde benzer modele göre düzenlendiği görülmektedir. Farklılıklar en başta yerel ürünün çeşidine ve hedeflenen pazarın türüne bağlıdır.

B. TAŞIMACILIK
Taşın ocaklardan çıkarılmasında binlerce yıldır büyük ilerlemeler olmamıştır. Teknolojik açıdan Romalılar'ın Eski Mısır'ın üstüne gelişme gösterdikleri tek alan ise denizaşırı taşımacılıktır. Gerçi Mısırlılar Nil aracılığıyla taşımacılığa girişmişlerdi ama Romalılar bazen birkaç yüz ton ağırlığında olan dikilitaşları ve sütunları İskenderiye'den Roma'ya taşımak zorundaydılar. Bu taşların da İskenderiye'ye nehirler yoluyla taşındığı düşünülmektedir. Örneğin Panteon'un cephesi on altı sütundan oluşmaktadır ve bunların her biri kırk Roma ayağı (11.80 m) uzunluğa ve elli tonun üstünde ağırlığa sahiptir; çıkarıldığı yerde bile taşıma başlı başına bir sorundur (resim 11-12). Mısır'da Syene ve Mons Claudianus'tan getirtilen bu granitler hazır olarak Roma'ya gemiyle yollanmıştı.

Resim 11 Baalbek megalitlerinin taş ocağından çıkartılıp taşınması.

Resim 12 Pentelikon ocaklarından çıkarılan blokların aşağıya taşınması.
Taş ocakları, Roma'ya su yoluyla daha rahat ve ucuz ulaştırmayı sağlayan nehirlere olabildiğince yakın seçilmiş olmalıdır. Denizlerin ve nehirlerin yakınındaki ocaklar için bu amaçla özel iskeleler kurulmuştur. Prokonnessos imparatorluk taş ocaklarının yakınında yarı işlenmiş girlandlı lahit yapan Prokonnessos atölyeleri mermerinin fiyatının ucuzluğu yanında, gerçekte denizle doğrudan bağlantısının ve deniz taşımacılığının ucuzluğunun sonucu olarak geniş ölçüde uluslararası ihracat yapmayı başarmıştır (WAELKENS 1988:20). Aynı şekilde Luna mermer endüstrisinin gelişmesinde kentin iyi bir ticari limana ve consul yollarına sahip olmasının önemli rol oynadığını Strabon bildirmektedir (5.2.5): "Hem beyaz hem de benekli mavimsi gri mermere sahip olan (Luna) mermer ocakları çok önemlidir. Roma'daki ve öteki kentlerdeki olağanüstü sanat ürünlerinin çoğunun malzemesi buradan sağlanır (monolit sütunlar ve tamburlar yapılır), ve gerçekte mermeri ihraç etmek kolaydır çünkü ocaklar denizin kıyısında ve yakınında kuruludur ve Tiber'in dönemeci sayesinde denizden alınan yükler Roma'ya dağıtılabilir.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder